DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Dağın Ağlamaklı Hali / Mustafa Işık

Bu sürgünlük,
suskunluğa tanık yüreğin hikâyesidir.
Dağa heybetini tescilleyen
lirik bir ağıt,
ceylanların kaç gün kaç gece
suya inmeyişi,
eşkıyanın, kınsız bir rüzgarla
ustura ağzı titreği,
hangi mecliste okunan meseldi,
bir bilsen.

Bir bilsen
dağlar nasıl ağlamaklıdır
şimdi.
Düşleri rahvan koşan at
genç adamın şahdamarına
konan misafirdi.
Ben tenimin esmerliğini
buğday tanesinden aşırdım,
bilen yok.
Ah, sürgün halim,
ölürsem ben
akşamüstü ölürüm.

Hırçın suları adımlayan
bir korsanın ne işi olur dağda.
Tuz gibi taşa serilmez ki
günaşırı düşler.
Patika yoluna sür ayağını derviş,
hüzne alıştır izini.

Dağ gönlüme sultandır,
bazen ardındaki ordudan haber
verir Emin. / Orada
Davud Mezmurunun yankısı
bin yıllık hasrettir.
Asasına dayanmış Süleyman
Meselleriyle
bizi muştulara salar.

Dağ ağlarsa bir gün,
suskunluğa tanıklık etmenin
vakti gelmiştir demek.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 48 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları