DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

50 Yıl Sonra Doğacak Torunum Bayramı / Celalettin Koz

İleride ne olacağını sen bilmezsin; ama o günleri göreceksin de. Benden haber sorma çocuk, ben de bilmiyorum; nasıl bayramlarla karşılaşacağını. Bugünkü haller, neler getirir sana bunu da kestiremiyorum. Ve bugünkü yok sayışlar. Sahip olunana kıymet bilmez hallerimiz, neler getirir bilmiyorum. Soruların çoğalmasın lütfen, ben artık yaşamıyorum. Fakat ilerde, soru(n) diye bir şey kalmayacak, sen rahat ol.

Bayramlar bir festival görünümünde olacak (en azından) ilk gün. Festival demişken, öyle canlı hayvan falan olmayacak kurban için. Azalan oksijeni kaybetmek istemeyen insan, kendi dışında hiçbir canlıya yaşam hakkı tanımayacak. Gökyüzünde kuşlar, kaldırımda karıncalar hiç biri seni tanımayacak.

İlk günkü karnavalın bitiminin ardından, özel ışınlarla korunup sizin ve istediğiniz kişilerin tenlerine duyarlı güvenlik ışıklarının arasından sıyrılıp gireceksiniz evinize. Şimdinin huzurevlerinin kapanmasıyla kazanç ve birikimin hissedarlarda kalması için yapılmış yaşlı tutsak evlerinde tutulan evin en yaşlı bireyi süslenip, bir güzel de giydirilip üç boyutlu görüntü geçiş teknolojisi ile evinizin başköşesindeki koltuğa oturtulacak. Zavallı, görüntünün alındığı yerdeki koltuğundan hiç kalkmadan öylece sizi izleyecek; sizse onun gölge halini bir kenarda unutup bayramınızı kutlayacaksınız.

Bayram için hazırlanmış eski resimlerle süslü duvarlarınız olacak. Yine bayrama özel, aile buluşmalarınız. Aile buluşmaları derken, akrabalık bağı falan değil bu, beni yanlış anlama. O zamana, kimsenin 16 yaşından sonra anne babasıyla yaşama zorunluluğu olmayacağı için, aile ve akraba kavramları da olmayacak. Neden 16 dersen, hormonlu gıdalardan dolayı birden büyüyen bedenleriniz; bugünün 40 lı yaşlarında olacak zira.

Aynı evin içinde, daha önceden güvenlik kontrolleri yapılmış insan grupları da ışınlanan odalarıyla size gelecekler. Bir küpü andıran simetrinin içinde, odanızın içinde küp küp bir görüntüde mahpus insanlarla sohbet edeceksiniz. Tabi onların arasında, servetin bitmezliğini ve sürekli artışını sağlayan düzene abone yaşlılar da olacak. Onlara yaşlı da denmeyecek aslında: yaşsızlar. Ölüme çare bulamayan insan, organ ve hücre naklinin gelişmesiyle servetinin izin verdiği kadarıyla insan suretini taşımaya devam edecek. Hatta manken robotu olan her insan; kendi dublörü olacak bu robotlarla öldüğünün faniliğini kimseye duyurmayacak.

Hani şimdi yaptığımız kabir ziyaretleri var ya, onlar da olmayacak büyük ihtimalle. Artan nüfusla birlikte yükselen insan sayısının konut ihtiyacını gidermek için, tüm araziler yerleşim yeri yapılacak. Et ve kemiğin ötesine geçemeyen metal yüklü organizmaların pes etmesiyle, ona uygun şekilde entegre edilmiş sistemle enerji kaynakları oluşturulacak. Yani bir geri dönüşüm sisteminde bu bedenler enerji için kullanılacak.

Şeker, kolonya, kahve faslı da kurban faslı gibi olacak. Beğeni butonları gibi bir tıkla şekerini almış gibi yapacak misafir. Sanal bir ortamın teknolojik nimetleri süsleyecek bayramları. “Yeni elbiseler” dediğini duyar gibiyim. Buna sadece “Elbise mi?” diyerek, soru şekline bürünmüş bir cevap vereceğim sana. O dönemin elbise anlayışını, bugünün giyinme alışkanlığıyla harmanlayıp geriye kalanını, senin hayal gücüne bırakıyorum.

Anlayacağın çocuk, sana gittikçe artan ruhsuz yalnızlıklar bırakıyorum. O yalnızlıklar içinde, “Büyümek, hiç bu kadar zor olmamıştı.” diyeceksin. Öncekiler  “Atalarımızdan böyle gördük.” diyordu, sizin nesilse “Biz atalarımızı bilmeyiz, böyle yaptık kendimiz.” diyeceksiniz. Seni bugünlerde, tablet, bilgisayar ve televizyonla o günlere hazırlayarak, ilerde hapis kalacağın metal geleceğin griliğinde bulacağım. Tüm renklerin sıyrılıp gittiği bir dünyada şeytan, kendini çok yalnız hissedecek. İlk kandıran o olmuştu, en son da oyuna o gelecek.

O günlerde, birçoğunun rahatlık kampı ismi verilen mülklerinin sınırları dışında, düzlenmiş dağların geriye kalan yüce olanlarının ayak basmamış uzaklarında, mağaralar gözüne çarpacak sonra. İşte o mağaralarda kalmış tek tük insanın aralarında sıkışıp kalacak her şey. O birkaç parmağın ucunda duracak şefkat. Ve birkaç sıcak yüreğin kalp atışında yaşayacak sevgi. İslam garip kalacak; zira garip gelmişti.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 1 eseri bulunmaktadır.