Yarısı Ağıt / Mustafa Işık
pirim diline dolanmış bu öykü
kaç ağıtın nefesi, biliyor musun
kendini ağaca vuran rüzgârdan
her gece göze çekilmiş mille ölüp
her sabah ezber kalkan âdemden
vakitlerimle serinleyip duran
kaç adam var şu dünyada
yedi dağın ardı kıvrılan yoldan
gelip geçen akşamdan toplayıp
kapıma gelen kaç maktul vebalidir
bilirsin pirim, atlar ki bozkırın
yalın ayaklı çocukları
bir gün dönerler evlerine,
sen sesini öpersin, ufka çekilir gün
deniz çoktan kızıla boyanmıştır
hâlinden memnun bu ağıt
gelip dilime gömülmüştür
dünya ki, beş vakit öpüldükçe
harami kokan dalgalı deniz,
pirim, ey kerahet vaktinde
kara ağıtla göğse sırlı muska
seher salasıdır sevdanın hası
insan kendisi kadar insandır
vakitlerden sere serpe ay vakti
avuç külle uğurlu yangın
gecenin gerdanında gayya
anka’nın kanadını yakmıştır
taş atıp uyandırma denizi, pirim
vaktidir en uzağa gitmelerin
yüreğimi çok yerinden öp şimdi
ağıtların uykusu ne kadar derin
dünya ne tuhaf bir deniz, pirim
ben biraz ölsem, akşamlı bir gemiye
söyle, sen de benimle üşür müsün?
?