DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Varlık Yokluk Denklemi / Tuğba Karabulut

 

Varlığın içinde ölçü tutturmak mı?

Zor şartlarda adam olmak mı?

Sizce hangisi zor?

Geçmişe baktığımız da zor şartların deha sayılabilecek değerleri ortaya çıkardığını görürüz.

Hz İsa dünyaya gelmeden beşyüz sene evvel Yunanlılar; en iyi şeyler, en güç olan şeylerdir diye not düşmüşlerdir yaşama.

Bu zorluklar ve çetin savaşlar milletçe asimilasyona direnişin sembolü olan savaşların büyüttüğü Kafkas halklarının lideri Şeyh Şamil’i

Balkanlar’da, Bosna’da bir halkın yok edilişine dur demek Aliya gibi lideri

Kara Kıta’nın özgürlük mücadelesi Mandela’yı

Sekiz yaşlarında babasız bir çocuk olarak anneden ayrılıp ilmin merkezi Medine’ye yol alması İmam Şafi’yi

Harran Şam yolunu tutmuş gündüzleri tatarların zulmünden saklanıp geceleri yolculuk yapan bir kafilede amansız rekabetin ortasında her tarafı azı dişleriyle ısırılmış savaşların ortasında büyümek İbni Teymiye’yi

Birgth Rampars adlı kitabını çöl ortasında tüm olanaklardan yoksunken keşfettiği yeni dünya mutluluğu ile yazan kadın Thelma Thopsonu ortaya çıkarmıştır …

Örnekleri çoğaltabiliriz.

İbni Hazm Kurtuba’nın Doğu yakasında dünyaya gelmiş, o dönem Avrupa’nın bağrında ilim İrfan ve uygarlık barındıran merkezine göz açtığından şanslıdır.

Devlet katında önemli konumu bulunan varlıklı bir ailenin çocuğu olan ibni Hazm o devirde kimsenin bilmediği ya da belirtmediği doğum tarihini tüm detaylarıyla anlatır ki bu da kültürlü bir aile ortamında var olduğunun işaretidir.

Tüm bu olanakların gözünü almadığı şaşırtmadığı ibni Hazm ilme yönelmiş ve bununla da yükselmiştir.

Nefhut-tıp eserinde küçükten birlikte büyüdüğü arkadaşı El-Baci ile olan münazarası manidardır.

El-Baci; “Benim ilim tahsilindeki çabalarım seninkinden üstündür.” der arkadaşına. “Sen altından yapılmış lambalar altında çalışırken ben sokak kandilinin ışığında ilim tahsil ediyordum.”

İbni Hazm; “Bu söz senin aleyhinedir.” diye başlar söze. “Çünkü sen benim durumuma benzemek için ders çalışıyordun, bense, ilmi o ortamda tahsil ettim, tek gayem elde edeceğim ilimle dünya ahiret manen yücelmekti.”

“Asaletinde kibarlık olan değişmez.” demiş atalarımız “emanet taşımıyor çünkü.”

Aynı zamanda mayasında öfke hased, fitne, ayak kaydırma vasfına haizlik taşıyanı da değiştiremiyoruz

Gün geliyor tabandaki o renk ortaya çıkıyor. Tüm bu söylemlerle baktığımızda varlıkta ölçü tutturabilen mi? zor şartlarda direnen mi? Ya da en gerçeği asaleten yüreği olan mı kazanıyor dersiniz..

Hani Mehmet Akif te terennüm eyler ya bunu: “Yürek yoksa bilek çekemez hançerini” diye.

Sanırım ordan okumalı ..

 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 4 eseri bulunmaktadır.