DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Çocuk Dilinden / Dr. Hatice Kösecik

Bu akşam babamın yanında uyuyacağım, annemden izin aldım. Temiz pijamalarımı giydim, dişimi özenle fırçaladım ve ta ta işte hazırım. Yattım yatağa. Birazdan gelir babam sessizce, yavaşça. Çok seviyorum onu ben, o da beni biliyorum ama hep işi var onun. Hep bilgisayarda yazıları, devamlı hastaları aklında. Benim babam kahraman bir doktor çünkü ve de ben sadece on yaşındayım. Daha on yıl yaşadım bu güzel dünyada. Bazen kıskanıyorum diğer çocukları, kızıyorum kendime ama elimde değil ki ben on yaşındayım dedim ya. Hastalarını muayene ederken daha dikkatli bakıyor onlara. Biliyorum ki bir şey kaçırmamak için, sordum öyle söyledi babam. Eee bana da bakıyor tabi ki ama ben hasta olmadan, aklında başka işi olmadan benimle oynasın istiyorum. Sadece bana baksın, gözlerime baksın, sarılsın, sevsin beni, konuşsa benimle… Bir On dakika yeter bana biliyorum. Babama haksızlık etmemeliyim, çok mu bencilce davranıyorum? Yapmadığını söyleyemem zaman zaman ama galiba benim on yaşındaki kalbim daha fazlasını istiyor. Çocuklar hasta olmasın babam bana kalsın Allah’ım diye dua ettiğim oluyor geceleri. Sanırım özlediğim için babamı…

Babamın benimle çok vakit geçiremediği zamanlarda böyle ondan önce yatağa girip benimle ilgilensin istiyorum. Bu da benim çocuk kalbim ne yapayım ki? Çok seviyorum babamın bana kocaman sarılmasını. Öpmüyor belki ama biliyorum ki o beni seviyor. Onun yerine de ben öpüyor öpüyorum. Öpücükle dolduruyorum yüzünü, babamın kalp krizi geçirmesini istemiyor bu küçük kalbim. Annemden duymuşluğum var, öpen, sevgisini gösteren sevilen insan daha az kalp krizi geçirmeye aday olurmuş.

Canım babam benim keşke biraz daha konuşkan olsaydın diyorum içimden. Biliyor musun babam ben de doktor olmak istiyorum aynı senin gibi ama çocuklarım olunca daha çok oynayacağım onlarla…

Olsun iyi ki var benim babam, teşekkürler Allah’ım.

Bugün öğretmenim insan hakları dersinde dokunulmazlık konusunu işlerken annem beni çok dövüyor dedi Berkay. Bunun üzerine sınıfın çoğu annesinin kafasına terlik attığını, ders çalışmadığı zaman, yaramazlık yaptığı zaman vurduğunu söyledi. Neden anneler dokuz ay karnında taşıdığı çocuğunu sinirlenince döver ki Allah’ım? Çocukların büyük insan gibi davranmasını isterler de ondan galiba. Ama onlar da bir zamanlar çocuktu, unutmaktadırlar bu gerçeği bence.

Sınıfımdaki çocukların yarısının telefonu var, ben de istiyorum ama erken olduğunu söyledi annem. Babamı zorlasam alır bana ama izin vermiyor abimle annem. Oysa oyun oynamak çok zevkli kendini kaybediyor insan, o kadar çok vakit harcarsa çocuklar diyor annem konuşma yetisini unutabilir. Türkiye’de zeki olan bir çok çocuk daha oniki yaşına gelmeden algı düzeyini kaybediyor bak çevrene dedi geçen gün. “Biz seni daha küçücükken televizyon karşısında oturtup da reklamları hayran hayran seyreden bebek yapmamışken sen şimdi bizden telefon mu istersin?” diye terslendi annem. Onu böylesi kızgın yapan nedir? Annem dövmez beni, kızmaz kolay kolay. Ne çok halıları kirlettim istemeden, duvarları boyadım resim yapayım derken, zor durumda bıraktığım da oldu zaman zaman. Oysa bakıyorum benden çok küçük çocukların tabletleri var ellerinde devamlı oynuyorlar. Geçen gece bir alışveriş yerinden geçerken annem gösterdi bana, bak dedi oğlum ne görüyorsun? Dört kişilik anne baba kız ve erkek çocukları olan bir aile yemek yemek için oturmakta, siparişlerini bekliyorlar ve de hepsi ellerindeki telefonla ilgileniyor. İşte bu şimdiki Türk ailesi, sence mutlular mı? Bence değiller, onlar konuşmuyorlar birbirleriyle, sanki dört yabancı oturmuş da yemek yiyeceklermiş gibi. Oysa biz çocukların istediği şey anne babasıyla vakit geçirmek hem de sahiden vakit geçirmek. Bunu aileler de bilebilir fakat böylesi herkesin işine geliyor galiba.

Selim dedi ki geçen gün okulda, “annemin hoşuna gitmeyen bir şey yaptığımda bana vuruyor ben de acımadı ki diyorum, dişimi sıkıyor ve gülme numarası yapıyorum. Daha da sinirleniyor vuruyor annem. Ama çok yanıyor canım. Annem hırsla vuruyor vuruyor. İşi bitince benimle bir köşeye çekilip doyasıya ağlıyorum, ama göstermiyorum onlara. Neden beni dövüyorlar ki? Oysa beni sevdiğini söyleyen annem birazcık sokakta oynarken üstümü kirlettim diye vurur bana genelde. Ders çalışmadığım için, iyi not alamadım diye, yemeğimi bitirmedim diye genelde döver beni.” Bunlar için insan çocuğunu döver mi hiç?

Geçen gün bir tanesi sınıfta dedi ki: “Nasıl ölünür? Sınıfımız ikinci katta, atlasam ölür müyüm dedi.” aynı anda ayağını pencereden dışarı attı. Bereket kızlar hemen bağırıştı ve de ayağından çektiler onu. Şu kızlar da bir alem ya, hemen bağırıyorlar, ama o gün iyi ki bağırdılar.
Bilmez mi ki anne babalar on yaşındaki çocukları yetişkin değil. Dövülünce çok üzülüyorlar, inciniyor çocuk kalpleri. Ama yine de severler annelerini babalarını. Çocuklarınızı kötü adlarla çağırıp kötü söz söylemeyin ne olur. Hele bir de başkalarının yanında hiç azarlamayın olur mu? Annem hep der ki: “Kocaman insanlara eğer çok mutsuzsan, üzgünsen bir çocuğun güler yüzüne bakman yeterli. Çünkü onların ufacık şeylerle mutlu olduklarını görmek iyi gelirmiş büyüklere.”

Annem bir konuşmasında annelere: “Çocuklarınıza özel bölgelerini hiç kimseye göstermemelerini tembihlemelisiniz, bu konu çok önemli” dedi. Bunu abimle de konuşmalıyım erkek erkeğe. O da bilsin. Özellikle bizim gibi küçük çocukların, tanıdık bile olsa özel bölgelerimize kimseye dokundurtmamamız gerektiğini. Eğer dışarıda bir yerdeysek bağırmalıyız. Ve mutlaka anne babalarımızla hiçbir şey saklamadan konuşmalıyız.

Ah babacık gelemedin hala yatağa, şimdi uyuyakalacağım. Neler neler geçti aklımdan. Hadi gel gel. Ama uyusam da babam sarılacaktır bana biliyorum, hissediyorum çünkü bugün çok az görebildim onu…

Karar verdim ben daha az tablet ve bilgisayar oynamalıyım. Güzel Türkçe konuşmak istiyorum çünkü. Akşamları ailece kitap okuma saatine daha iyi uyacağım artık. Çoğu zaman yatmadan önce de kitap okuyorum zaten annemle. Ve de tabi ki sonra da duamı ediyorum.
Öyle bir dünya istiyorum ki çocukların mutlu olduğu. Babaların konuştuğu, top koşturduğu bir dünya. Eve girerken bir kenara bırakıp telefonlarını sadece gözlerine bakarak konuşsunlar istiyorum. Çok mu zor bu Allah’ım? Çocuk olduğumuzu unutmasınlar, onlar da çocuktu bir zamanlar hatırlasınlar. Zamanı gelince elbet bizler de büyürüz, oysa şimdi çocuğuz biz en kırılganından. En hareketlisinden, en dağınığından. Biliyorum bir kitapta okumuştum: “Büyük insanların da içlerinde çocuklar var”mış ah ne olurdu biraz kulak verseler içindeki çocuğa, bak nasıl da anlarlar o zaman bizleri. Hem kızgın olmak, sürekli endişeli olmak kalp hastalıklarına zemin hazırlarmış. Anne babasız kalmasın çocuklar.

Ah işte canım babamın ayak sesleri, sanki yeri acıtmamak için yürüyor yavaşça.

Canım babam benim! Adam gibi adam babam!

Sevdiğini gösteremeyen babam geliyor. Öyle söylüyor annem…

Susmalıyım, uyumuş gibi davranmalı ve baba kucağında olmanın keyfini çıkarmalıyım bu saatte. Ah çocuk kalbim, uyu artık anladık on yaşındasın sen …

Bu yazıyı paylaş:

One thought on “Çocuk Dilinden / Dr. Hatice Kösecik

  1. Çocuk kalbi nasılda temiz ve masum.. nice çocuk bu duygular içerisinde.. nasıl düzeltebiliriz bu dramı Allahım..yüreğimiz buruk malesef..

Semiramis için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 28 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları