Zamanı Tek Boyuta İndirgemek; Anı Yaşamak / Ömer Hattab Saitoğlu

Soruyorum, zaman olayını çözebildiğimizi bir hayal etsenize, ne güzel olurdu değil mi? Düşünsenize zamanlar arasında, sınırsız bir yolculuğa çıktığımızı. . .  Elbette muazzam olurdu ve bir o kadar da farklı bir deneyim. Hayali bile baş döndürücü,  inanılmaz bir duygu ve tabi akılüstü. Gözlerinizi kapatın, her şeyi sallayın ve sonra zaman alıp götürsün sizi, saatlerin bittiği ama zamanın bitmediği yere. . .

İnsan hayattaki amacını bulabilmeli ve şimdinin içinde yaşamayı bilmesi gerekir. Anı yaşamanın terimsel anlamını burada yazmak istemedim.  Anlamını bilmeyen yoktur diye düşündüm. Zaten iki kelime her şeyi net bir şekilde açıklıyor. Bunun için sözlüğe bakmaya ne gerek var. Gelin biz şimdiye bakalım. Şimdiyi sevelim. İşte bu noktada tabi zamanı tek boyuta indirgemek zorundayız çünkü unutmayın ki anı yaşamalıyız. Geçmişi ve geleceği düşünmeyelim yoksa onlar ayağımıza takılır ve bize mani olmaktan başka bir tık ileriye bile geçemezler.  Geçmişteki anılar ve gelecekteki umutlar bizlere çoğu zaman huzursuzluğu getireceklerdir. Şimdi yaşananları veya yaşanacakları düşünme zamanı değil, inanın bana. Anı yaşamaktan kendinizi alıkoymayın, nedeni ise geçen zamanı şimdilik geri alamamak veya ileriki zamana adım atamamak. Tabi tek neden bu değil.  İyi bir yaşam için, içinde bulunduğumuz, algılayabildiğimiz zamanı yaşayabilmemiz oldukça önemli. Bunun sırrı da anı yaşamakla yakından ilgili hatta kendisi desek yanlış olmaz sanırım. Diğer zaman dilimleri ancak şimdiki zamanla, bir anlam kazanabilir. Zamana anlam kazandırmamız lazım bu da bizlere bağlı öyle değil mi? O halde yapacaklarınızı asla ertelemeyin, bunu yaptığınız anda zaman zaten size bu konuda istekli davranacaktır. Zamanı bükün, kırın, parçalayın kısacası siz onu yönlendirin. Bunun içinde anı yaşamaktan korkmayın. Farkında mısınız? Zaman aleyhimize işliyor, belki de gülüyordur bize çocuklar gibi.

Bana göre, şu an yapmak istediğiniz bir şey varsa durmayın yapın hadi. Bu çılgınca, komik, saçma veya farklı şeyler olabilir. Sizi üzecek veya başkalarına zarar verecek şeyler elbette olmasın. Bir meyveyi elinize alın. Önce onu koklayın yavaşca. İyice rengini inceleyin, renklerin uyumuna bakıp hayran kalın. Sonra ağır çekimlerde olduğu gibi yavaşca bir ısırık alın. Bırakın meyvenin suyu dudaklarınızdan aksın. Birden yutmayın meyveyi, olabildiğince ağzınızda tutun. Aldığınız tadı hissedin. O an için bile meyvenin size verdiği hazzı düşünün. Bu basit bir örnekti.  Mesela sebepsizce gülün, yıldızlara bakın, saç tellerinize iltifat edin, bir kahve için, bir arkadaşınızı arayıp hemen buluşun, oturmayın kalkın, fırlayın yağmura doğru, ay’a gülümseyin ve sevin onu… Bunlar örneklerin yüzde 0,1’i bile etmez.  Yaşayın işte, an sizindir bunu hatırlatmama gerek var mı? Daha ne bekliyorsun! Sana diyorum..
Evet, hayat sence de yeteri kadar monoton değil mi? Sıkılmadın mı? Hergün aynı olağan şeylerden… Bu mu yaşamak, bunun için mi var olduk? Her zaman olmasa bile çoğu zaman anı yaşayabilmeli veya bunu öğrenmeli insan. Anı yaşamak rüya gibidir aslında, bir anda olur ve biter. Böyle olmasa normal zaman diliminden ne farkı olabilirdi? İnanın bu yaşadığınız kısa anlar, belki de hayatınızdaki en mutlu saatleriniz olabilir. Uzun süre unutmazsınız.

Lakin anı yaşamanın diğer bir yolu ise sizi mutlu edecek şeylerle ilgilenmektir.  Kendinizi harabe ev duvarları boyası gibi yıpratmaya ne gerek var.  Beynimizi alfa konumuna getirmeliyiz. Kısaca o an için herhangi bir şey düşünmemeli  sadece o ana odaklanmalıyız. Belki her zaman yapmak mümkün olmayabilir, yapabildiğimiz kadar. Gününüzün keyfini çıkarmayı bilin derim. Bir söz vardır; “Hiçbir şey bugünden değerli değildir. Dünü tekrar yaşayamazsınız. Yarına ise ulaşamazsınız. ” Yaşanan gün gerçekten değerlidir. Gün içinde ise anı yaşamak daha değerlidir. Gerçek bir mutluluk mu  istiyorsun, anı yaşamaktan kendini alıkoyma. İyiye odaklan ve yine anı yaşa..