DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Göbekli Tepe (İnsanlığın Sıfır Noktası) / Güzin Osmancık


Güzin Osmancığın Kaleminden Gezi notları

En çok görmek istediğim yerlerin başında geliyordu Göbekli Tepe. İlk baharın daha baharını göremediğimiz soğuk mu soğuk bir gününde yola çıkmıştık. Sapsarı çiçeklerin açtığı yollardan geçerken adeta sarı bir ummanın içine düşmüşçesine coşkuluydum. Sağanak yağan yağmurla geldik ören yerine.

Etrafı efsunlu bir koku sarmıştı. Sarı çiçeklerin yaydığı koku sanki buradaki tarihi size hissettirmek üzere buraya has bir rayiha salıyordu etrafa. Şimdi üzerinde yürüdüğüm bu topraklar nice sırlar saklıyordu kim bilir?

Buraya ait yazılan her şey yine de bir varsayım üzerine anlatılıyordu, gerçeği kim bilebilirdi ki. Tek bildiğim bizlere anlatılan insanlık tarihi bilgilerinin bu kazılardan sonra alt üst olmasıydı.

Göbekli Tepe Bulguları, insanlık tarihinin baştan yazılmasına sebep olacaktı.

Burası insanlığın sıfır noktasıydı ve M.Ö 13.000 yıl önce yaşanmış bir medeniyet ile yüz yüzeydim şimdi.

Rehberimiz buranın tarihini anlatırken, kafamda deli sorular ile burada yaşayan insanların asırlar öncesi böyle bir teknolojiye nasıl ulaştıkları gerçeğiydi.  Buranın gün yüzüne çıkmasıyla bize öğretilen tarih silinmiş, baştan yazılmış olacaktı.

Kimdi bu insanlar, bu T şeklinde dikilen taşların gizemi neydi. Hangi sebeple bu taşları mimari bir düzen üzere buraya dikmişlerdi. Neden bu bölgeyi kendilerine mekan olarak seçmişlerdi Mısır Piramitlerinden bile önce inşa edilen bu tapınaklar insanlık tarihinin bilinen ilk mabetleri olabilir miydi?

Göbekli Tepeyi önemli kılan özellik, din olgusunun ilk insanlık tarihi ile beraber başlamış olmasıydı. Oysa ki modern bilime dayanarak bizlere din olgusunun yerleşik hayattan çok sonra başladığı öğretilmişti okullarda.

M.Ö 13 bin yıl önce yaşayan insanların ilkel bir yaşam tarzında yaşadığını düşünürken, burada yaşayan insanların bildiğimizin aksine çok üstün bir teknolojiye sahip olmaları şaşırtıcıydı. Yani diyebiliriz ki burası insanlık tarihinin dönüm noktasıydı. Neolitik çağ dediğimiz, ilkel insanların yaşadığı bu devirde aklımızın hudutlarını zorlayan bir mimari tarzı ile karşı karşıyayım artık. 

Göbekli Tepe, insanlık tarihinde bildiğimiz her şeyi altüst ederken, gördüğümüz, incelediğimiz her şey için aklımdaki hiçbir soruya cevap bulamıyordum. Daha demirin, tuncun, çanak çömleğin kullanılmadığını öğrendiğimiz tarih kitaplarını artık bir kenara bırakma zamanı çoktan gelmişti. İpin, telin, kaldıracın, vincin belki de taşları kesmekte kullanılan lazer aletlerini kullanarak inşa edilen bu tapınaklar, bu insanların çok üstün bir teknolojiye sahip olduğunu gösteriyordu bize.

1983 yılında Mahmut Kılıç isminde bir çiftçi tarlasını sürerken oymalı bir taşı bulması ile başlamıştı her şey.  Bu taşı müzede gören Alman Prof. Klaus Schmid taşın önemini fark ederek 1995 yılında kazıları başlatmış. Ancak daha önceleri yılında Amerikalı arkeolog Peter Penedic’ in bir makalede buradan bahsetmesi ile dünyanın dikkati Göbekli Tepe’ye dikilmişti.

Asırlar sonrası buranın bu kadar temiz kalması önceleri araştırmacıları şaşırtsa da sonra sırrı ortaya çıkmış.  Çünkü burayı inşa eden insanlar belirli bir süre sonra bu tapınak amaçlı dikilen taşların üzerini çakmak taşları ile tamamen kapatıp orayı terk etmişler. Terk ediş sebepleri ise meçhul. Belki tekrar geri dönmeyi düşünmüş olabilirler diye düşünüyorum. Veya insanlık adına bir miras bırakmak üzere üstünü örtüp gitmiş olabilirler. Belki de sırlarının açığa çıkmasını istememiş olabilirler.

Tapınağın ve dikili taşların şekli çok dikkatimi çekiyor. Çünkü bugüne kadar yapılan hiçbir tapınak mimarisine uymuyor.  Takribi 30 metre çapında, yuvarlak yapının ortasında 2 adet T biçiminde 5 metre yüksekliğinde kireç taşından yapılmış sütunlar var. Daha kazılamayan yerlerde bunun gibi 20 adet yapının olabileceği düşünülüyormuş. Taşların üzerine kazılmış hayvan motifleri çok dikkat çekici. Özellikle kartal, leopar, ceylan yılan gibi motifler taşların üzerine işlenmiş. Bir de doğum yapan kadın figürü var ki benim en çok dikkatimi çeken figür bu oldu.  Şanlı Urfa’nın Örencik köyünde bulunan bu örene özellikle çocuğu olmayan kadınların gidip dilek dilediği de söyleniyor.  

Burada kafamı oldukça kurcalayan sorulardan biri de taşların neden (T) şeklinde dikilmiş olmaları. Taşların üzerinde muntazam şekilde oyulmuş kaldırma veya taşıma izleri var. Bu muntazam şekilde açılan deliklerden kalın halat veya tel veya özel bir kaldıraç ile taşınma olasılığı var. Tonlarca ağırlıkta olan bu taşları taşıyan nasıl bir araç olabilir?  Sonra neden üzerleri tamamen örtülerek burayı terk etmişler. Bu soruların hiçbirinin cevabı maalesef yok. Tek bildiğim, insanlığın hiçbir zaman bize öğretildiği gibi ilkel bir süreç yaşamamış olması. O zaman bu üstün teknolojiyi kimden öğrenmişler. Bildiğimiz en eski tarih M.Ö 13 bin yıl olmasına rağmen bundan öncesi de var mıdır acaba. Bütün bu deli sorular kafamda cevap ararken, kendimi asırlar öncesi geçmişin izlerine bırakıyorum. 

Ta ki rehberimizin geri dönüş komutu vermesi ile bir den derin bir düşünce portalından çıkıp kendime geliyorum. Tekrar geldiğimiz sapsarı çiçeklerin bütün çevreyi kapladığı yollardan arabalarımıza doğru ilerliyoruz.

Yağmur ile birlikte yine ortaya çıkan o mistik kokuyu duyuyorum. Arkamda pek çok cevapsız sorular bırakarak yine yollara koyuluyorum Yeni mekanlarda, yeni insanlar, yeni medeniyetler ve yeni maceralara doğru yol alıyorum.

Bu yazıyı paylaş:

5 thoughts on “Göbekli Tepe (İnsanlığın Sıfır Noktası) / Güzin Osmancık

  1. Urfa’nın köyünde bulunan ve kadinlarin dilek dilediği taştan bahsetmissiniz. Bu sizin görüşünüze göre put sayılabilir mi? Allah’tan başka bir şeyden dilek dilemek puta tapmayla eşdeğer sayılır mı. ? Eğer sayılır diyorsanız bazı hocaların ve dahi Eyüp Sultan’ın türbesinde sadece dua etmek yerine onlardan birşey istemenin de puta tapmak olarak değerlendirilmesi gerekir mi? Değerli görüşlerinizi bekliyorum

    1. Tansu hanim bu tarz özel yerler ve türbelere yapılan istek ve dualar ordaki kişilere değil Allah’a yapılıyor aslında o kişiden bir nevi ricada bulunuluyor, yani şöyle onların Allah katında dualrinin kabul oranı yüksek olduğu için bir örnek daha verecek olursak annemizden dua isterizya annemizde bizim için Allah’a dua eder konu bu kadar basit aslında

    2. Dilek dileme bazı halkımız tarafından oradaki bulunan kişiden O kişi nin büyük bir kişiliğe sahip olduğunu düşünerek O kişiden medet ummak,Aslında bizim anadolu insanımız bir mezarda kutsal yerlerde dilek dilerken (Dua ederken) o kişiden değil O kişinin Allah kadında değerini göz önünde bulundurarak belki de ;” Kendinin günahı olduğunu düşünüp, Allahım şu sevdiğin güzel amelleri olduğunu hissettiğimiz kişi hürmetine” diyerek dua/ dilek diliyorlar.
      Şöyle olsa Hz Adem, hz Musa,Hz Yunus …gibi hata ne kadar çok olsa da Allahın Rahmetine sığınıp Hatasını dile getirerek dilek/ dua dilese Allah merhametiyle Ona cevabın en güzeliyle cevap verecektir. İnşallah

  2. Güzin hanim yaziniz da degindiginiz konulara o kadar cok katiliyorum ki resmen benimde kafamda ki deli sorulara cevap niteliğinde oldu mutlaka devam yazılarınızı bekliyorum. Kaleminize sağlık

  3. bu fotolardaki figürler sanki 11 bin sene öncesinden daha yeni gibi değil mi?
    https://saklitarih.files.wordpress.com/2015/01/images.jpg
    çivi yazısı veya hiyeroglif değil!

    latin harfi H
    o el modern sanat bir anlatım, nasıl?

    https://saklitarih.files.wordpress.com/2015/01/h.jpg
    H, ay, yıldız (güneş)

    nasıl olur bu, nedir bu?

    11 bin sene önce yapılmış, 8500 sene önce su geçirmez kil toprakla örtülmüş.
    tam bu senelerde ortaya çıktı.

    H harfine tekraren dikkat!

    https://www.geopolymer.org/archaeology/tiahuanaco-monuments-tiwanaku-pumapunku-bolivia/

    10 metre boyunda yapma taşlar, göbeklitepe gibi ama yontma değil ve dökme, ayrıca aynı göbeklitepe gibi meşhur H harfi.

    taşlar dökme çimento betondan daha sert olan bi çeşit polimer, düşünelim: ilkel devirde nasıl olur bu?

    iki sene sonra tekrar bakınca; HU
    https://i.pinimg.com/originals/9f/e9/77/9fe97791d6d2221b72228ec003169d6c.png
    HU açıkça yazılı, hemen sağında göbekli tepe müzesinde duran 11 bin sene taş heykel ise çift V yakalı bir insanımsı ağzı yok ama şeklen dili var ve sanki kıyamda, değil mi? onun sağındaki taştaki simgeler ise burçlardan bir perspektif olan enstantene sadece, değil mi?

    hasbiyAllahu laa ilahe illa HU
    Allah hepimize yeter, ilaheler olmaz, sadece HU

Tansu Öktem için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 45 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları