DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

“Loka Mata” Seneye Yine Gel / Dursaliye Şahan


Edebiyat dünyasında çevirileriyle tanınan Handan Ünlü Haktanır’ın ilk romanı, Loka Mata Seneye Yine Gel, çıktı.

İlk sayfalarda mütevazi bir hayatın içinde gibi görünen Arkeolog Sanem, ailesi ve imkansız aşkı Kaya ile tanışıyoruz.

İlerleyen bölümlerde Sanem’in; gönlüne giremediği çocukluk arkadaşıyla çatışmaları, zengin iç dünyasındaki sanrıları bize sanatın büyüsünü hissettiriyor.

Öyle ki, uçan halıya binip Hindistan’ın en güzel köşelerini, konaklarını, yüzyıllar öncesini geziyormuşuz gibi bir hisse kapılıyorsunuz. 

Yazarın sanata olan ilgisi ve bilgisi eserine yansımış durumda. Hint kültürüne duyduğu hayranlığı fark etmemek imkansız. -Kim duymaz ki?-

Sanem’in gerçek hayatıyla hayalleri arasında gidip gelen hikayesi, gizemli tanrıçaların efsaneleriyle karışıyor.

Hemen söylemeliyim ki, olay örgüsü oldukça usta işi olmuş. Yazar; zengin dili, akıcı ve duru anlatımıyla okuyucuyu keyifli bir hikayenin peşinden yormadan, merakla koşturuyor.

Özellikle muhteşem birer tablo gibi bir anda gözümüzün önünde açılan mekan tasvirleri, mistik atmosferini daha yakından tanıma isteğine dönüşebilir.

Hint felsefesindeki mitolojik efsaneleri Anadolu efsaneleriyle karşılaştıran bölümde aklıma Gülten Akın’ın İlk Yaz şiiri geldi.

Ah, kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya

Roman bana göre bir dantel gibi baştan sona unuttuğumuz Şairin bahsettiği o incelikleri, sanatın hayatımızdaki yansımalarını, onsuz nasıl yavan kalacağımızı anlatıyor.

Bugünkü kaosun nedeni kaybettiğimiz o incelikler mi? Ayrı bir konu elbette.

Sanem’in kendi ruh dünyasındaki arkeolojik kazıları onu Loka Mata’nın bir parçası olduğu duygusuna götürüyor.

Hepimizin bir Loka Mata’sı yok mu?

Bilinçaltı oyunları gibi algılanan halüsinasyonlarımızın aslında birer uyarıcı, rüyalarımızın ise ruhumuzun rehberi olduğu tezleri artık bilim adamlarınca da tartışılmakta.

İhmal ettiğimiz iç dünyamız, duygularımız zamanla karabasan gibi bütün bedenimize acı verdiği de sır değil.

Sanem bize biraz da hayatın güzelliklerini yaşamak için cesaret etmemizi öneriyor gibi.

Son olarak aklımda kalan cümleleri de sizlerle paylaşmak isterim:

Ölümün kız kardeşi uyku…

Rüyalar, fiziki dünya ile tanrıların dünyası arasında bir bağ.

Rüya görmek için kuluçkaya yatmak. –İstihareye yatmak gibi mi?- Ummana uluşmak isteyen birer katreyiz hepimiz. –Duymaktan usanmadığım cümlelerden biri.-

Son olarak; Sırât-ı Müstakîm. Yani apaçık ve dosdoğru. –Neden bilmem anlamından çok tınısından etkilenirim.-

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 1 eseri bulunmaktadır.