DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Lâ / Merve Sühan

“Ey yar-i vefa ’dar derdime derman yine sensin,
 Bi-çare olan canıma canân yine sensin…”

Sevda sözleri dökülüyor şu öksüz dilimden. Birbirine ulaşamayacak cümlelerin ömür boyunca yaşayacağı eksiklikleriyle. Birbiri ardına sıralanacak özlem dolu beyitlerin, sana yazılmış kâfiyelerine rastlayarak uyanıyorum bu sabah. Bu sözlerin uzaklığını seninle yakın ederek güneşi selamlıyorum. Baktığım her yer sen oluyor birden. Gördüğüm, hissettiğim, nefes aldığım, nefes almak istediğim her yer. Öyle tamsın ki… Aynadaki yansımaya seni anlatırken öylesine de yoksun ki, öylesine uzakta…

Yeni çizilmiş bir resim yüzün. Bin tane fırça darbesinin üzerine itinayla resmedilmiş gibi her şey… Garip gönlümün güzel Leylası, siyah Süveydası… Kırmızı güvercinleri göğe saldım dün, dallarıma tekrar konsunlar diye. Sözlerimi yutmaya bin kere yemin etsem de, and olsun ki dilim senden başka bir cümle getiremez diline. Dün ruhumu göğün yedi kat üstünde tutarak bulutlara yürüdüm. Sen uzaklardasın diye. Hiç dönmeyecekmiş gibi yürüdüm ve hiç gelmeyecekmişsin gibi ilk defa adınla seslendim. Adını bulutlara çizdim. Ses çarparak geri döndü bana. Adını kabul etmeyen bir ses “L”. Yüksek sesle adını ömrüme kabul ettirmeyecek bir güçte “LÂ…

Göçmen kuşlarına kılavuzluk edip uzaklara gitmeye meyillimiz. İki harf, tek hece bir senden ibaret bu yol. Yol üzerinde dağılmış nar tanelerini bulmaya inat yürümeliydik uzun uzun. Ömrümüze bereket vermeliydi nar ağaçları, bir dua niyetine. Sen çağırdığın vakit gelmeliydi ayaklarım, ellerim, gözlerim. Ki gözlerim gözlerini ibadet bilmeliydi, her vakitte sana kavuşan. Sana bu hikâyenin mutlu bitmeyeceğini anlatmıştım hâlbuki. Defalarca… Kekeme sevincine ortak ettiğinden beri içimdeki kuşlar hiç susmadı. Ne vakit gözlerim gözlerinin buğusuna düşse, saka kuşlarının içimde şarkılar söylediğini bilirim. Duyar mısın sende sahi? Ömründen ömrüme çekilen cezanın diyeti, kaç yıldı? 3 mü , 5 ya da 40 mı? Kırk yıllık gecikmenin mi cezası hiç doğmamış olmayı dilemek? Sorgulamak dünü, bugünü yarını, geçmişi sensiz. Ne anlamı kalırdı ki yaşamanın. Kırk yıllık bir gecikmenin adı bu. Binlerce kez çığlık atarak “L”demek bu. İçimizin olmazlarına, olmayacaklarına, gerçekleşmeyecek hayallerine, gelecekteki çocuklarımıza sana, bana, bize. En çok bu aşka “L”…

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 10 eseri bulunmaktadır.