DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Bir Sonbahar Daha Se(n)siz / Mutlu Pınar Çalışkan


Sabah uyandığımda gözlerimi açmaya bile öyle yorgundum ki zar zor açtım onları. Tavanı seyrettim bir iki saniye.. Evde çıt yok.. Bir zamanlar çocuklarımın sesleriyle doluydu buralar. sabah onlarda önce kalkıp kahvaltıyı hazırlayıp onları okula götürürdüm bu ilkokul çağlarıydı. Sonra ortaokulda da devam etti, tabi ki lisede de. Üniversite çağı gelince sabah kalkmalarım bitti. Hatta bazı sabahlar onlar gelip, kaldırıyorlardı ben. “Hadi kalk artık anne..” diye yatağıma atlar beni öperlerdi, biraz sohbet ederdik. Güler konuşurduk ve “Hadi anne kalk sabah kahvesi içelim” derlerdi. Şimdi evlenip yuvadan uçtular.

Ve dedim kendi kendime işte güzel bir sonbahar sabahı, kalkar kalkmaz hemen balkonun kapısını açıp, çiçeklerine bakıyorum onları görmek beni mutlu ediyor. Biraz sohbet edip halini hatırını soruyorum fesleğenimin o top gibi hali beni çok mutlu ediyor. Elimle hafifçe dokunup, mis kokulu kuzum benim diyorum o da bana mis kokusunu veriyor. Ortancalarımın toprağına bakıp kuru mu, diye kontrol ederim, sonra diğerlerini tek tek, sonra elimi yüzümü yıkamak için banyoya kadar ağır aksak yürüdüm. Nasıl olsa acele edeceğim bir sorumluluğum kalmadı ki.

Belki, torunlar olunca ev yine şenlenir, belli mi olur, dedim içimden.

Fındık ayak seslerini duyunca ötmeye başladı, Fındık bu arada benim haylaz muhabbet kuşum.

Kafesinin üstündeki mavi örtüyü kaldırıp günaydın tatlım dedim, güzel bir sonbahar sabahına günaydın. Elektrikli çaydanlığım da çayımı demledim. Aklıma annemin sobanın üstünde dumanları tüten, tabanı kararmış, alüminyum çaydanlığı geldi. Mis gibi kokan çayın kokusu eve yayılırdı, kendi kendine tıkırdayan çaydanlığın sesi hala kulaklarımda. Ve sobadan çıkan çıtırtı sesleri de. Ne kadar huzur vericiydi. Zamanla her şey elektronikleşti, bu tabii ki hayatımızı kolaylaştırdı ama biraz yalnızlaştırdı da. Baharı karşılarken, salçalar yapılırdı bahçede, önce komşular birleşir sandık sandık domates alırlar, onları bahçede büyük leğenlerde hep beraberce yıkayıp süzdürüp, rendeler, yakılan ateşin üzerine koyulan kocaman kazanda pişirirlerdi. Sonra tepsilere döküp, suyu çekinceye kadar güneşte bekletilirdi. Gel git karıştırmakta bana kalırdı. Şimdi bir kutu salçayı marketten almak daha kolay ama bahçede komşularla yapılan kadar neşesi macerası ve de lezzeti yok.

Her yaşta başka bir sonbahar yaşıyor insan.

Elli yaşlarında çayı elektrikli çaydanlıkta, salçayı bir kutu marketten alsak da sonbahar yaprakları yine aynı ahenkle düşüyor ağaçlardan süzüle süzüle.. Ve biz onların yere inişini izleriz.

Ben de balkondan seyrediyorum böylesi bir sonbaharı se(n)siz.

Sağlıcakla kalın.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 4 eseri bulunmaktadır.