DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Antik Kent Tlos / Güzin Osmancık

Mitolojide Kanatlı at Pegasus’un ülkesidir Tlos.
Bugün yine tarihin izlerini sürmek üzere efsaneler ülkesi antik kent Tlos’dayım. Eski medeniyetlerin yaşanmışlıkları beni her zaman cezbeder. Orada, zamanın çok ötelerinde yaşanmış hikayeler, dilden dile dolaşan efsaneler, unutulmaz aşklar vardır. Onları mutlaka bir şairin mısralarında anlatmak istediği aşkı gibi kaleme almak isterim. Her kentin, her krallığın geçmişinde mutlaka yaşanmış ilginç hikayeleri ve mutlaka bir kuruluş efsanesi, birde kurucu kahramanı vardır. Tlos efsaneleri de Hellen mitoslarına dayanır. Tlos’un efsanesi ve isminin de Tremilus ile Praksidike nin 4 oğlundan biri olan Tloos’tan geldiği ne inanılır.

Şimdi Likya olarak bilinen bu topraklarda tarih öncesinde yaşayan bu insanların izlerini sürüyorum.

 Akdeniz’in son baharında bile, yazı aratmayan bu havada yerin altından fışkıran tarih ve bu atmosfer beni öylesine etkiliyor ki. Ayağımın altında ki toprakta kim bilir ne hikayeler, nice tarihin izleri yatmakta.

Bizim Likya diye adlandırdığımız Akdeniz’in güney bölgesi, antik kentlerden oluşan bir federasyonmuş. Likya veya Lisia “Işıklar Ülkesi” anlamına da gelmekteymiş.

500 metre gibi bir yükseklikte bir tepeye tırmanarak çıkıyorum Tlos harabelerine.  Burası M.Ö 14. Yüzyıl da Hitit belgelerinde adı Dlawa olarak geçen çok eski bir yerleşim merkeziymiş. Likya yazıtlarında ise burası Tlawa olarak biliniyor.

Seydikemer’in Yaka mahallesinde ki bir akropol beldesi.  Ayrıca Unesco Dünya geçici mirasında da yer alıyor. Bu sebepten bu toprakların önemi çok büyük. Kayaların görüntüleri oldukça etkileyici ve insanda inanılmaz duygular uyandırıyor. Savunma amaçlı olarak oldukça yüksek bir yamaç üzerine kurulmuş ve tamamen Eşen ovasına hakim bir görüşe sahip.

 Tepeye ulaşıp yüksek bir taşın üzerinde biraz olsun soluklanırken gözlerimin önünden kanatlı at Pegasus geçiyor. Gözüme çarpan ilk dikkatimi çeken görüntü de zaten bu. Üzerinde kanatlı at Pegasus’un üç başlı canavar olan Chimera ile savaş sahnesinin resmedildiği Bellerephontes’e ait olan taş mezarı. Mitolojide kanatlı at Pegasus’u bilmeyen yoktur. İşte kanatlı at Pegasus ile onun kahramanı olan Bellerophontes’in yaşadığı topraklar burası.

Bu topraklar efsanelerin ve mitolojik hikayelerin en yoğun yaşandığı yerlerdir. İşte yine bir efsane ve mitolojide geçen bir aşk hikayesi.

 Bellerefon genç ve cesur bir delikanlıdır. Aynı zamanda Likya kralının kızına tutku ile aşık. Ama her aşk mutlaka bir bedel ödetir aşıklara.  Ağzından alevler çıkan canavarı öldürmek zorundadır Bellerefon. Tanrıça Athena ona canavarı öldürmesi için kanatlı at Pegasus’u verir.

Bellerefon yüksek bir tepeye çıkarak ejderhanın alevlerinin kendine ulaşmadığı bir yerden ona ok atarak canavarı öldürür ve Likya kralının kızı ile evlenmeye hak kazanır. Uzun seneler mutlu bir hayatları olsa da sonunda gurur ve kibir Bellerefon’un kanına işler. Ve bir gün at, kendisine musallat olan bir sinek sebebi ile huysuzlanıp Bellerefonu üzerinden atar. Ve Bellerefon ömrünün sonuna kadar kör olarak hayata devam eder.

Bu toprakların mitleri tanrıları, tanrıçaları efsaneleri bitmez tükenmez.

Kaya mezarların haricinde burada kazılar hala devam etmekte. Tlos antik kenti hamam, kilise, tiyatro, stadyum gibi sosyal tesisleri ile de öne çıkmakta.

 Tlos’un en büyük özelliği Likya’nın spor merkezi olarak bilinmesiymiş. Hristiyanlık tarihi açısından da önemli bir merkez olan Tlos,’ Likyanın en önemli piskoposluk merkezlerinden biriymiş. Bu dinsel önemi çok uzun yıllara kadar devam etmiş.  Tlos Likya uygarlığı içinde metropolis ünvanına sahip olan kentlerden biri olarak önemini her zaman korumuştur.

Burası tarihin çok gerilerinde olmasına rağmen insanı hayrete düşürecek olan bir medeniyetin izlerini taşımakta.  Mesela gastronomi konusunda insanı şaşırtacak bulgulara rastlanmış.  Hellenistik çağda aşçıların basınçlı buharda yemek pişirmesi ve konuklara ayrı tabaklarda yemek servis edilmesi gibi bulgular insanı oldukça hayrete düşürmekte.

Buranın konum olarak ticaret yollarının kesişme noktasında olması da Tlos’un önemini bir kat daha arttırıyor. Tlos antik kenti, 1838 yılında İngiliz arkeolog Charles Fellows tarafından keşfedilmiştir. Likya bölgesinde yaptığı kazılarda çıkan birçok buluntuyu British Museum’a götürmüştür. Yapılan bu kazılarda ayrıca Türkiye de hiçbir yerde rastlanmayan Kronos Tapınağı da ortaya çıkartılmıştır. Kronos, mitolojide çok önemli bir yere sahip olan bir Titandır. Ve tanrılar tanrısı Zeus’un babasıdır.

Daha pek çok mitoslara sahip olan bu bölgede gezmekle ve yazmakla bitmeyecek hikayeler saklı. Anadolu topraklarında adeta dünyanın hazineleri yatmakta.

Şimdi yeni iklimler, yeni kentler, eskinin unutulmuş medeniyetleri ile gelecek yepyeni hikayeler var.

Bu yazıyı paylaş:

One thought on “Antik Kent Tlos / Güzin Osmancık

  1. Kaleminize sağlık ….. ‘Işıklar ülkesi’ Helenistik çağda , Basınçlı buharda yemek pişirilmesi ve o çağda ayrı ayrı tabaklarda yemeklerin servis edilmesi , Bellerofon un aşkı sonunda zaferi ama kibir ve gururun yükseldiği zamanda hastalığa yenilmesi… çok güzel ifade edilmiş ..Teşekkürler diğerlerini bekliyoruz

Soner Köse için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 45 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları