DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Bilmez misin? / Merve Akyel




Unutma hiçbir aşk imkânsızlığa yakın değildir/
hiçbir imkânsızlıkta aşk değildir.

Gece rüyamdaki sohbetini şiir belledim, hiç susmayan sesinle ömrüme. Bir ahuzarı gerçek kılıp, bin defa iç çekerek seni bekledim; gecenin en hazin sessizliğinde. Ben sana şiirler yazdım, sesinin içli türküsünden uzakları duyarak. Dünya soğuk, içim buzken gözlerindeki gizin sıcaklığına sarıldım. Ben, yokluğunun her sancısına her gün bir düğüm daha ekleyerek bekledim seni. Seni beklerken ömrümün bir iplik gibi uzadığını hissettim. Hayatım boyunca birçok tecrübeyi yaşımın yanına ilikledim. Güçlendim, büyüdüm, düştüm, ağladım, haykırdım, sustum, çocukluğumu en çok gözlerindeki buğuda gördüm. Yenildim ama hiç vazgeçmedim. İçimin en çaresiz yanına tutundukça öğrendim bunu. Vazgeçmek saymamak, yaşamak dedim, hep aksine inatla. Ne çok yolu vardı öğrenmenin dedim çok sonra, seni severken.

Baba bildim yokluğunun sancısını. Ben acının en çaresizliğini babasızlık bildim yıllarca. Seni onun yokluğuna eş kıldım. Çoğu kez onu bırakıp sana ağladım. Gelmeyişine, hasretle beklediğim her güne… Gözlerine, ellerine, şefkatine, sözlerine, nedensiz susmalarına, her şeyine. Anne bildim en çok gelmeyişini. En çok sığınmak istediğim yerdi anne kucağı. Bir tek orada huzurlu, yalnız orada mutluydum. Ölüm bile gelse huzurla ölümü karşılayabilirdim bunu en çok sen bilirdin. Sana sarılmayı anne kucağı bildim. Huzuru gözlerinde, gözlerime baktığın şefkat bildim.

Bir kaldırımın üstünde yetim bir çiçek gördüm, koca bir taşı yarıp filizlenen. Umudu fısıldar gibiydi her hali. Bilmezsin sen, gördüğüm çiçekleri niye hep sen sanmamı. İçindeki zayıf kan, kekeme dilini ele verse de o taşı istediğinde kaldırıp zirveye ulaştıran da sendin. Sustum. Seni her gördüğüm de hissettiğim buydu. Lügatim da daha güçlüsü yoktu çünkü. Hiç te olmamıştı. gayrısı olmaz da bilirdim. Sen ne kadarını bilirdin sahi? Rüzgâr vurdukça yüzüme, her defasında sana sığındığımı bilir miydin mesela? Uçurtma uçururken beraber olduğumuz zaman kadar özgürleştiğimiz zamanları. Bilmezsin… Benim seni kendimden ayrı düşünecek bir şeyim yoktu.

 Seni fotoğraflarından bilirim. Her gördüğüm de üşürdüm heybetinden. Bilmezsin seni koyduğum yerin yüksekliğini. Bundandır seni düşününce günlerce ağrıyan başımın geçmemesi. Burada vakit gün batımı şimdi. Kül rengi bir akşamüstü sinmiş bulutlara. Akşamın hazırlığı bu. Kurumuş bir göl susuzluğu içimde ve dilimde dünden kalma bir özlem. Sessizliğimin ince yankısıyla adını sayıklıyorum içimde. Bu gece de geçecek benden biliyorum. Özlemin zamanına bir takvim daha ekliyoruz sadece.

Sen aynı, seni düşünmek aynı, düşlemek, sevmek, hissetmek aynı. Hangi hünerli el seni bu denli içime yerleştirmeyi başarmıştı ki?  Sen lafzında zihnimde beliren tek cümle hep ardı ardına tekrar edip duran:

Benim senden gayri, sensiz düşünecek ve gidecek hiç bir yerim yok. Bilmez misin?

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 10 eseri bulunmaktadır.