Ayna / Eda Tosun
Hava çok sıcaktı. Yaşlı, yorgun, bitkin esmer tenli bir dilenci kadına kapıyı açtı ve “Neye ihtiyacınız var?” diye sordu. Kadın, “yoğurt varsa bir kâse yoğurt” dedi. Abimin eline tabağı verdiğinde, “Bu tabakla kaşığı eşikte oturan insana ver.” dedi. Gerekmedikçe cinsiyetinin altını çizmezdi. Sözleri daima insanı işaret eder, yaratılanın sadece bir “CAN” olduğunun altını çizerdi…
Çocuklarımıza empati kurmayı, ne hissettiği konusunda duygularını doğru ifade etmeyi, merhametin, vicdanın ve ahlâkın kadını ve erkeği kapsadığını her fırsatta onlara aşılarken inancı, dili, ırkı, mezhebi ne olursa olsun, ne yapmış olursa olsun, seçimleri ne olursa olsun her şeyden önce “İNSAN” olarak bakabilmeyi öğretmeliyiz…
İrfanın belirtilerinden bazıları da cömertlik, nezaket, zerafet, görgülü ve kemal sahibi olmaktır. Nelere sahip olması gerektiği konusunda, batının empoze ettiği ne varsa yanlış olan, adına birileri medeniyet diyebilir ama ben hıçkırık diyeceğim. Şimdi hıçkırık işte sonra çığlık! İnsanı sevsek yeterli olduğunu, şükretmenin kâfi geldiğini, insan olursak “tamamdır” demeye devam ederken, bize baktıklarını ve gördükleriyle de şekil aldıklarını bir an bile olsa unutmamalıyız…
Eskiyen ve eksilen elbisesi olsun, ayakkabısı, arabası malı mülkü ama! Tüm bunlar azalırken çoğalan manevî değerleri olsun. Olmazsa olmazları olsun. Sınavlarda aldığı başarılı notları önemlidir ama görgü, saygı, sevgi ve ahlâk zorunludur. Rakamsal çocuklar yetiştirmekten vazgeçip, varlık aynasını sık sık silmeliyiz. O ayna sensin, o ayna benim, o ayna biziz.
Toprağa incir ağacı dikip, hanımeli kokmasını bekleyemeyiz.