Yılanlar ve Merdivenler / Gözde Karadağ
Sean Slater kaleminden; Dedektif Jacob Striker ile ilk tanıştığım kitaptır Yılanlar ve Merdivenler. Bir polisiye sever olarak bu kitabı okumayı iple çekiyordum ve sonunda okuma şerefine nail oldum! Gerçek bir dedektif kaleminden yazılmış bu muhteşem kitaba tek kelime ile ba-yıl-dım!
Kitap o kadar akıcı ilerliyordu ki; 486 sayfa olmasına rağmen 200 sayfa okumuş hissi bıraktı bende. Dedektif Striker bir intihar ihbarı alıp olay yerine intikal eder. Ancak olay yerine, yani Şanslı apartmanına vardığında tuhaf bir şeyle karşılaşır. Olay yerine ondan önce varmış olan çaylak bir polis memuruna! İlk ihbarı kendisinin almasına rağmen diğer memurun nasıl orada olduğu epey kafa karıştırıcıydı… Sonra olay yerinde keşfettiği kameranın, kısa süreli arkasına dönüp, cesetten gelen sesi dinlerken anlık saniyede yok oluşuysa tam bir muammaydı.
Kitabın giriş kısmının bomba olduğunu söylemezsem çatlarım. Sean Slater’in kalemi gerçekten çok iyiymiş . Öyle ki; mêkanları, olay örgüsünü öyle bir anlatmış ki; tüm bahsettiği yerleri, vakaları resmen birebir yaşadım! Olay yerini birebir gezdim ve çokça ürperdim! Kitabın çoğu yerinde resmen, film izliyormuşçasına, aksiyonlu bir sahne gelmişçesine, heyecandan titredim.
Kitapta ilginç detaylar da buldum ve ilk kez duyduğum teknik kısaltılmaların da mevcut olduğuna şahit oldum. Bir kaç örnek verecek olursam; TKO ( Tek Kişilik Ofis), ŞÜPKİŞİ (Şüpheli Kişi), PKBYO ( Polis Kayıtları Bilgi Yönetimi Ortamı), ZARK (Zihinsel Açıdan Rahatsız Kişi).
Bence bu kısaltmalar bile kitaba başlı başına bir gizem katıyor ve gizemli konular bir kitapta oldukça o kitap ilgimi aşırı derecede celbediyor!… Kitaptan çeşitli teknik bilgiler de öğrendim. Örneğin ölülerin kokusunu bastırmak için polis ya da katiller, ocakta kahve çekirdeklerini yakarlarmış. Ve öğrendiğim bir diğer bilgiyse, bizde kanıtların naylon kilitli poşetlere konarken, onlarda kanıtların kağıt torbaya konması…
Kitabın teknik özelliklerine gelecek olursak; Puntoları çok iyiydi, baskısı kaliteli, kapak tasarımındaysa; ön kısmında “Yılanlar ve Merdivenler” yazısında bulunan gümüş lak göze oldukça hitap ediyor ve gerçekten çok şık duruyor!
Yazarın anlatım dili zaten on numara ve çok, çok etkileyici. Özellikle bir ve ikinci başlıkta resmen adrenalin yaşadım ve kafam çok karıştı. Bir çok soru aklıma geldi ve bir çok da şüphelim oldu. Bir çok polisiye kitapta olduğu gibi, dikkatli bir okur olarak, katil profil tahminim doğru çıktı!. Kitaba kendimi o kadar kaptırdım ki; katili tahmin etmeme rağmen yine de sanki bilmiyormuşum gibi şaşırdım. Çünkü altından bambaşka bir hikâye çıktı!
Bu kitabı tüm polisiye, psikolojik-gerilim severlere ve polisiye tarz deneyimleme adaylarına şiddetle tavsiye ediyorum. Boşa alınmamış bi kitap olduğunu kitabı hararetle bitirdiğinizde göreceksiniz…
Yazar kitabın hakkını layıkıyla vermiş… Son olarak belirtmek isterim ki; Hyperion yayınlarına ait okuduğum sekizinci kitap. Ve bu yayınevine ait kitapları gözü kapalı alabilirsiniz. Okuduğum hiç bir kitaba pişmanlık duymadım. Her birine harcadığım vakite değdi!
Hyperion Yayınlarına böyle güzel ve kaliteli kitapları bizlerle buluşturduğu için şahsım adına çok teşekkür ederim.
Bence iyi kitaplar, insanları aptal tv programlarından soğutan, en güzel şeylerdir…