Taçlı Kraliçe Corona / Dr. Hatice Kösecik
Son aylarda dünyayı ve özellikle de iki haftadır Türkiye’yi panikleten virüs. Adı : Corona, Soyadı :Korku, Kod Adı :COVİD-19,
Artık her yerde onunlayız. Haberlerde sürekli bilgiler veriliyor ve vaka sayısı aslında katlanarak da artıyor maalesef. Nereden geldi nasıl ülkemize girdi, nasıl davranmalıyız, neler yapmalıyız hep gündemde. Sosyal medyada doğruların yanında yanlış ve eksik bilgiler de dolaşıyor. Bunun farkındayız. Ve yine farkında olduğumuz bir gerçek var ki, bakanlığımız bu işi ciddiye alıp SOSYAL İZOLASYON amacıyla gerekli tedbirleri aldı. Sağlık çalışanları ve doktorlarımız her şeye rağmen, bu taçlı tehlikeyle karşılaşacaklarını bile bile çalışmaya devam ediyor. Rabbim onlara güç kuvvet versin.
Peki biz vatandaş olarak bu bilmediğimiz, henüz tedavisi ve aşısı olmayan, taçlı virüse karşı ne yapabiliriz?
Aslında çok şey yapabiliriz. Öncelikle sakin kalmayı öğrenmeliyiz. Hepimizin bir toplumda yaşadığı ve herkesin sorumlu olduğu işleri var elbette. Şu anda öncelik, mümkün olduğunca belirtilen süreye uyarak evde kalabilmektir. İlla da zorunlu çıkışlar olursa da, hijyen konusuna çok dikkat etmek gerekiyor. Bu korkutan canlının da elbette zayıf noktaları var. Sabundan hoşlanmıyor, kolonya ile uzaklaştırılabiliyor, temizlik onu rahatsız ediyor.
Bir kere nasıl bulaşıyor? Damlacık yoluyla. Ve öksüren aksıran hapşıran insanlarla her yere taşınabilir, sokakta, elbisede, yüzeylerde, kapı kollarında, market torbalarında aslında aklınıza gelebilecek her yerde ve mekânda bulunabilir.
Çok bulaştırıcı bir mikrop. Zengin, fakir, kadın, erkek, Avrupa, Afrika tanımıyor. Herkesi etkileyebilir ve ağır akciğer enfeksiyonuna neden olabilir. Yaşa ve diğer hastalıkları olmasına göre insanları etkisi altına alır ve öldürebilir.
Hakkında bilimsel olarak çok da fazla bir bilgi yok henüz. Bu nedenle korku salıyor ya, kendini belirsizlik ardına gizlemiş. Sinsi ve acımasız bir taçlı kraliçe sanki o. Belli bir yaş grubunu hedef alıyor. Özellikle büyükler… Ama; yaz gelince onun işi zorlaşacak. Çünkü corona zarflı bir yapıda. Ve zarfı da yağlı bir tabakadır. Biliyoruz ki, zarflı virüsler çok çabuk dış ortamda bozulurlar. Ondan dolayı suyu ısınacak yaz gelince bu virüsün. Çünkü yazın insanlar dış ortamlarda, açık havada daha çok vakit geçirir. Ve bulaşma durumu da azalır. Sıcaklık ve güneş onun etkisini azaltacaktır. Bir kişi havanın sıcak olmasına rağmen virüsü aldığını düşünelim. O kişi canlı olduğu için enfekte olur. Ve yine bir kişinin koluna dış ortamdayken Corona virüs bulaşmış olsun Dış ortamda sıcakta inaktif olan virüs, insan vücudunda aktif olabilir.. Onu da eliyle ağzına, burnuna sürmesi gerekir ki enfeksiyonu kapsın. İşte bu nedenle hijyen çok önemli diye anlatıyoruz. Özellikle de el yıkamak en önemli koruma biçimidir.
Çok sorulan bir soru;
Belirti vermeden hastalığı taşıma durumu olabilir mi? Evet. Bir sürü viral enfeksiyonda bu olabilir. Ve bu hastalığı alan kişi az veya çok mutlaka bir belirti veriyor. Hastalığı geçiriyor. Ateş, nefes almada zorluk, öksürük. Bunlar mutlaka olan belirtiler ve bu belirtilerin olduğu kişiler virüsü yayarlar. İşte bu tarz yakınması olanların mutlaka maske takarak hastaneye ulaşması gerekir. Virüsün kuluçka döneminde yani semptomlar çıkmadan önce bulaştırıcı değildir bu enfeksiyonu kapan. Bu çok çok önemli bir konu aslında. Koruyucu hekimlik devreye işte burada giriyor. Hastalık belirtisi gösteren kişiler çok dikkatli olmalı ve vatandaşlık görevini yerine getirmeli.
Peki, hastalığı kapan bir kişi ne kadar zamanda iyileşebilir? Bu kişinin immün sistemine bağlıdır. Kronik hastalığı olmamasına göre de değişir. Hastanede yapılan tedavi vücudun direncini korumak amaçlıdır. Destek tedavi yapılır ve akciğeri korumak adına yapılır bu tedavi. Kişinin bağışıklık sistemine göre de tedavi süresi, iyileşme zamanı değişebilir.
Grip mi corona mı nasıl ayrılır derseniz, grip de biraz daha burun akıntısı, hapşırma aksırma daha çoktur. Öncesinde kırıklık olabilir. Oysa, Şiddetli öksürük, ateş, nefes almada zorluk mutlaka ciddiye alınması gereken belirtilerdir. Taçlı coronaya işaret edebilir.
Sözün özü; Bu hastalığı ciddiye almalıyız. Salgınsal anlamda, ekonomik anlamda yükler getirebilir. İnsanlar da panik olursa daha da işimiz zorlaşır.
Onun zaafı sabun, kolonya, alkol, güneş. Temizlik, temizlik, temizlik. El hijyeni özellikle. Dışarıda iseniz ve elinizi her yere sürme olasılığı var fakat yanınızda kolonyanız ya da dezenfektan bir şeyiniz yoksa şuna azami dikkat etmelisiniz. Elinizi, yüzünüze, burnunuza, kulağınıza gözünüze dokundurmayın, bunu fark edin. Farkındalık kazanmaya çalışın. Ve ilk fırsatta da hemen elinizi kollarınızı sabunla güzelce yıkayın ki bizi korkutan bu taçlı virüsü defedin. Tabi varsa, enfekte (bulaş) olduysa. Olma ihtimaline karşı bu tedbiri elden bırakmayıp alışkanlık haline getirelim. Bir de önemli olan burun lavajı ve tuzlu suyla gargara. Bunu da günde en az üç kere yaparsak daha etkili bir korunma sağlamış oluruz. Korkmadan panik yapmadan endişe haline düşmeden ve tabi ki ruh halimizi de düşünerek sükûnetinizi korumanızı rica ediyorum. Unutmayın ki endişe negatif duadır ve bağışıklık sistemini zayıflatan bir haldir.
Esenlikler diliyorum…