Jane Casey – Ölümün Soğuk Sesi / Gözde Karadağ
Dikkat Dikkat! Bu kitap bağımlılık içermektedir…
Muhteşem bir kitabın sizi beklediğini belirtmek istiyorum evvela. Tess Gerritsen’a rakip olur mu bilemem ama iki yazarın da kalemlerinin muazzam olduğunu söyleyebilirim.
Kitabın baş kahramanı Sarah Finch geçmişi sırlarla dolu genç bir kadındır. Henüz daha küçük bir kızken, havanın güzel olduğu bir gün dışarıda ağabeyi ile evlerinin bahçelerinde oynuyorlardı. Sarah çimlere uzanmış şekerleme yapıyordu. Biraz zaman sonra abisi Charlie dışarı çıkacağını, ancak akşama geleceğini belirtirek, Sarah’ın yanından ayrılmıştı. Sarah Finch o gün, ağabeyini son kez göreceğini bilmiyordu… Çünkü o günden sonra ne Charlie bir daha eve döndü ne de huzurlu aile yaşantısı eskisi gibi oldu…
Aradan 16 yıl geçmiş ve Sarah artık öğretmen olmuştur. Olağan giden günün sonlarına doğru sınıfına, okulun müdürü ile öğrencilerinden Jenny Shepherd’in babası gelmiştir. Yetkililerden ve Jenny’in arkadaşarından yardım istemektedir. Jenny, aynı Charlie olayında olduğu gibi bir anda ortadan kaybolmuş ve kendisinden hiç bir şekilde haber alınamıyordur…
Sarah, sabah koşuya gittiği bir gün birşeylerin normal olmadığı ile ilgili tuhaf bir hisse kapılır. Koşu yolunun bir kaç mil uzağında, ormanlık alandayken birşeyin varlığını farkeder. Eğilip baktığında, yerde yatan birisinin olduğunu görür. Ve o yatan kişinin yanına gidip kontrol eder. Hareket etmiyor, nefes almıyor kısaca yaşamıyordur. Cesede biraz daha yakından baktığında vücudunda yer yer morlukların olduğunu gözlemlemiş ve paniğe kapılmıştır.
Hemen polisi arayarak Jenny adındaki öğrencisini ölü bulduğunu bildirir. Polisler oraya geleceklerini ve yeri tarif etmelerini ister. Ekip, olay yerine gelene kadar orda kalmasını, kendilerini beklemesini tembihler. Ancak katilin dönüp dolaşıp olay yerine geleceğini düşünmektedir. Issiz olan o yerde beklerken katille karşılaşma ihtimalinden ötürü tedirgindir.
Tüm sırların, küçük bir kızın öldürülmesiyle açığa çıkacağını kimse bilmiyordur!…
Aksiyon, gerilim, aşk, macera, bir sayfasında bile hiç mi durulmaz yahu? Bir nefes alsaydım bari!…
Kitap o kadar heyecanlıydı ve gerilim doluydu ki okurken ne kadar çok çekirdek katlettiğimi farketmedim bile! Kitaptan başımı kaldırdığımda, tuzdan dudaklarım şişmiş, susuzluktan ölmek üzere olduğumu farkettim. :)) Film izlesem sanırım bu kadar heyecanlanmazdım. Hoş zaten okumuş gibi de hissetmedim, kitap okunacak bir nesne olmaktan çıkmış, kelimeler nefes alıp veren canlı birer varlığa dönüşmüşlerdi. Her bir yaprakta ekran beliriyor ve her birinde, hikayede geçen kareler oynuyordu sanki… Su gibi aktı gitti sayfalar, hiç ama hiç bitsin istemedim. Kitabı dikkatli ve özenli okuduğum için ve okuduğum gün uyumadan önce tüm delilleri kafamda evirip çevirdiğim için olayı azıcık pürüzlü de olsa kitabın ortalarında çözdüm. :)) Aramızda kalsın, şaşırtmaların bazılarında yanıldığımı da itiraf ediyorum. :))
Siz de kitabi dikkatli ve özenli okuduğunuzda eminim ki sizinde içinizdeki gizli dedektifin birden canlanıp ortaya çıktığını göreceksiniz. Kitabin sayfaları arasında titizlikle iz sürüp, bütün delilleri birer birer değerlendirirken bulacaksınız kendinizi. Tamamen kurgunun rüzgârına kapılıp, yazardan bile önce olayın bütün gizemini çözmeye çalışmak gibi çocukça bir heyecana kapıldığınızda, onun şaşırtmacalarına maruz kalıp olay örgüsünden başka tali yollara girip çıkacaksınız adeta!
İç düzenleme tekniğinden bahsedecek olursam; Puntoları muhteşem büyüklükte. Okurken gözlerimi hiç yormadı, bence bu da her kitapta olması gereken özelliklerden biri olmalı diye düşünüyorum. Bu arada, Olimpos Yayınları’na ait okuduğum ilk kitaptı. Gerçekten çok ama çok beğendim. Zaten takip ettiğim bir yayıneviydi. Kaliteli olduğunu da biliyordum ama beni bağımlı yapacak olduğunu bilmiyordum! Bu kitabı yayına hazırlayan, çevirisini yapan, bizlere ulaştıran tüm emekçilere kendi adıma çok teşekkür ederim. Okuyun valla, kitaptaki sırlar, insanlara çokça ders çıkartacak denli satırların arasına gizlenmiş. Asla ama asla pişman olmayacaksınız!