DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Ruhengiz Aliyeva’nın “Sessizliyin Sesi”yle Azerbaycan Şiirinde Bir Durak / Ramazan Seydaoğlu

Azerbaycanlı şair Ruhengiz Aliyeva’nın 2017 yılında Papirüs Neşriyat’tan çıkardığı ve önsözünü Azerbaycan’ın usta kalemlerinden birinin yaptığı kitap, ictimai konularda yazılmış şiirler ve üç kısa öyküden oluşmakta.

Ortaokul sıralarında edebiyata merak saran Ruhengiz Aliyeva 1981 yılında Naxçıvanda doğmuş. Universite tahsilini Baküde yapmış. Pedoqoji bilim dalında mastr ve doktorasını yaptıktan sonra Naxçivan Muellimler İnstitutu’nda öğretmen olarak çalışmakta. (Bu yazı yazılırken öğretim görevlisi olan R.Aliyeva halen Nahçivan Öyretmenler Enstütüsü’nde Doçent olarak akademik çalışmalarına devam etmektedir..)

Hem hece, hem de serbest vezinlerde şiirler içeren Sessizliyin Sesi’ndeki şiirlerin konusu, doğa, aşk, tarih, insan ve yer yer de inanç şiirleridir. Şiirlerinde Vatan, Allah, İnsan, Aşk, çile objeleri ön planda.

Ona göre vatan Turan’dan uzayıp gelir. Ve o vatana inançla gidilir. İnançsız bir vatan düşünemiyor şair: “Yaşarsan qəlbimdə həsrət el kimi, / Şaman qopuzunda altun ay kimi. / Günahkar ruhuma tövbə, din kimi,/ Qayıt ulu türkün ulu Turanı!”

Bakın kitabın önsözünü yazan şair Asim Yadigar Ruhengiz için ne diyor: “Bu kitabla mən də tanış oldum. Hiss etdim ki, gənc şair şeirdən-şeirə püxtələşir, qələmindən daha gözəl əsərlər meydana çıxır. Bu şeirlərdə təbiilik, gözəllik, səmimiyyət var.” Hakikaten Ruhengiz’in yalın mısralarını okudukça şiirden çok bir yağlı boya tablosu sergileniyor adeta gözümüzün önüne. Öyle akıcı öyle saf bir dili var ki:


“Poeziya,/ səni Bakı’nın/ Haylı-huylu küçələrinin/ əlindən alıb/ Nəğməli, duzlu Xəzərin/ Dilindən alıb/ Aparacağam…./ Daşı kəsəyi bayatı dolu/ ağı dolu/ Nənəmin sözü olmasın:/ Bağçası dolu,/ Bağı dolu,/ Gözəlləri işvənaz/ Oğlanaları sözgötürməz,/ O xəyallar şəhərinə!…./ Poeziyasəni/ aparacağam/ Tamam özgə bir aləmə…/ Ətrini duymadığın,/ Üzünü görmədiyin,/ Çələnglər hörmədiyin/ Çiçəklərə, güllərə.”

Aynı saflık ve güzelik “Vatan” şiirinde de göze çarpar: “Torpağında ayaq tutub gəzəndə,/ Yıxılanda dirsəyimi əzəndə,/ Torpağına qurban olum, ay Vətən!/ Körpələrin tikanlıqdan qaçsa da,/ Ayağında tikan yara acsa da,/ Tikanına qurban olum, ay Vətən!/ Hər bir dərdin ürəyimdə yol açdı,/ Şərik oldum qəlbimdə yuva saldı,/ Dərdlərinə qurban olum, ay Vətən!/ Uşaqlığım gizlənqaçda yox oldu,/ Gəncliyimiz qocalığa yol oldu,/ Saf eşqinə qurban olum, ay Vətən!/”

Kişi olarak aciz birer varlığız. En ufak bir ağrıda inleyip dururuz. En küçük bir sıkıntıda kendimizden geçeriz. Hep kendimizi düşünüyor, egoistlik yapıyoruz. Başkasının duygu ve düşüncelerini, hakkını ve hukukunu hiçe sayıp kendimizi ön planda tutmaya çalışıyoruz. Oysa benim ne kadar hakkım varsa bu yaşamda başkalarının da benim kadar hissesi vardır bu dünyada. Ancak biz insanoğlu tüm kaynakların bize doğru akmasını ve bizim olmasını isteriz. Dünyada bu manzara o kadar belirgin olarak karşımıza çıkıyor ki, gezegenimizde yaşayan insanların büyük bir kısmı ortalamanın çok altında yaşarken, bir kısmı ortalamanın çok üstünde olmasına rağmen, pastanın büyük bir kısmını -onda altısı kadarını diyebileceğimiz bir miktarını- emperyalist güçler ellerinde bulunduruyor. Bu güçler, sömürdükleri mazlumları cahil bırakıyor, onların adil yaşam haklarını, bilgiye ulaşmalarını ve sağlıklı bir yaşam ve düzgün bir eğitim alma haklarını ellerinde alıyor. Asıl emperyalistler üç-beş aileyi geçmezken, geri kalan insanları da sınıflara ve siyasi düşünceler çerçevesinde birbirleriyle çekişmeli hale getirmişler. Bu kesimde bir grup sözde aydın, medeni olan kesim de kendi altlarındakini ezmekte ve onları sömürmekte. Üstlerinde yaşanan haksızlıklara karşı “BİLMİYORUM-GÖRMEDİM-DUYMADIM” şeklinde üç maymunu olan bu tipler, birilerince sömürüldüklerini bildikleri halde, akıp giden bu düzene bir laf etmeyen ve uşağı oldukları güçlere hizmet edip altlarındakini habire ezen ve onların tabiri caizse posasını çıkaran bu kesimler içimizde ve bizimle birlikte yaşıyorlar. Hergün hergün bu zulümlerini insafsızca sürdürmekteler. İşte şair kitabı olan “Sessizliyin Sesi”ni hayır ve şerrin, cahilik ve ilmin “Səssizliyin səsi, ədalətin pəncərəsi olsun, misra-misra, sətir-sətir sizin də səsinizlə oxunsun! Oxunsun ki, kobud səslərin arasında itməsin, incilməsin!” diyor.

Hakikaten de mısralara dalmadan sadece şiir başlıklarına da baksak, şairin neler yazdığını az çok tahmin edebiliriz. Bazı başlıklara birlikte bakalım isterseniz: “Poeziya, Səni Aparacağam – Allaha Sığınırıq Biz – Hələ Nə Yaşamışam Ki – Naxçıvan – Vətən – Nadanlığın Hürr Balası – Bir Dost İtirmişəm – Vicdanın Gözü – Əfv Et – Tanrım Sən Ver – Sənsən Hər Şeyin Sahibi – Sonradan Gələcək Muştuluq – Qadınlar – Həsrət Çiçəyi – Şair Qəmli Dinərmi – Uşaqsız Qadınlara”

Başta da belirttiğim gibi kitabın sonunda üç de hikâye var. Bu hikâyeler günümüzün yürek burkan üç sosyal hadisesinden üç manzara sunuyor bizlere. Bu hikâyelerin geçtiği yerler ve adresler pek önemli değil. Olaylar hadiseler, bu sosyal yaralar dünyanın her yerinde karşılaşabileceğimiz sosyal birer ge. Diğer hikâyesinde hemen hemen her evli barklı evin sorunu olan gelin-kaynana hikâyesi… Toy bir gelin ninesinden aldığı akılla kaynanasını hergün azar azar zehirlemeyi aklına koymuştur. Ancak zaman gelir ki bu davranışından pişman olur ve zehirlediğini düşündüğü kaynanasının ölmemesi için çareler aramaya başlar ve nihayetinde tekrar ninesine başvurur. Hikâye sürpriz bir finalle bitiyor.

2003 yılında ilk kitabı “Hasret çiçey”ini yayınlanmış olan Ruhengiz, bir çok gazete ve dergilerde altı kitap ve otuz iki ilmi ve yüz yirmi üç edebi makalenin yazarlığı yapmış. Ancak Azerbaycan şairlerinin birçoğunda gördüğüm ve hoşlanmadığım bir hususu da burada belirtmeden yazıyı bitirirsem kendime haksızlık yapmış olurum. DergiZan’a gelen Azerbaycanlı şairlerin birçoğunun şiirlerinde de gördüğüm bir husus Ruhengiz’in şiirlerinde de kendini gösteriyor. Şiirin başlığından tutun, hemen hemen her mısranın sonunda çok noktalama işareti kullanılmaktadır. Özellikle sıralı noktalar “……”, virgüller “,”, soru işaretleri “?” ve ünlem işaretleri “!” bir çok şiirde çok rahat kullanılmakta, özellikle serbest şiirlerde bu işaretler şiiri okumayı ve bitirmeyi zorlaştırmaktadır. Aslında bu işaretler çok zaruri olmadan kullanılmasa, okuyucu şiiri istediği gibi okuyup, istediği yerde dursa, istediği yerde sesini yükseltip, istediği yerde üzülüp, istediği yerde sevinse daha iyi olurdu. Nacizâne görüşüm böyle.


Şairimiz Ruhengiz Aliyeva Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin ve Naxçıvan Yazarlar Birliği’nin üyesidir.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 91 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları