DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Suyun Çeviremediği / Nurten Çakır

Sigarayı bırakalı aylar oldu, canım yine de çekiyor şu zıkkımı. Dışarı çıkıp bir parkta mı içsem? Bir tane yaksam, ölmem ya. Bıktım ilaçlardan. Almazsam içerdekiler kuduracak. Gardiyan gibi tepemdeler üç öğün. Ne fark eder, yakında gidici değil miyim?

Off, yine çarpıntı tuttu! Su içsem geçer mi acaba? Aylardır böyle-yim. Doktor sigaradan, diyor. On dört yaşında başladım sigaraya. Elli beş yıl sigara içtim, bunca yıldır dumanı çekti bu ciğerler. Çok şükür kötü bir hastalık yok yine de. Neden içmeye başladığımı hatırlamıyo-rum. Bir özenti mi, dertten mi? O yaşta ne derdim olabilirdi ki?

Çok acıktım. Yemek de yok. Tencereler bom boş.

“Zerrin.”
“Efendim Muhsin.”
“Acıktım, kalkın da yemek yapın.”
“Bir şeyler atıştır, bu dizi bir bitsin.”
“Hay, dizinizin de…”

Ah, Muhsin Ah! Yaşlandın artık. Köpeklerin maskarası oldun. Kimse de takmıyor seni.

Büyük kızımın yanındayım, her kış gelirim. Küçük yaşta evlen-dirdik kızı, adamın evi yurdu var, eli para tutuyor, dedik. Yeterli de-ğilmiş meğer, adamlığına baksaymışız böyle üç çocukla dımdızlak kalmazdı yavrum ortada. Zor günleri atlattık çok şükür, çocuklar da büyüyor. Biz de az çok yardım ediyoruz.

“Arayan oldu mu Şeyma.”
“Hayır, baba olmadı.”

Gelin nasıl oldu acaba? Sancısı tutmuş dün gece. Üçüncü çocuğa hamile. Yedi yılda üç çocuk. Fazla. Akşam sabah doğurdu doğuracak. Doktorlara göre daha üç haftası varmış. Hastaneye kaldırmışlar dün sabah. Doğumu geciktireceklermiş. Ne vardı üçüncüyü doğurmaya. Bugünkü aklım olsa iki çocuk derdim hanıma. Şimdi her şeyin kolayı var. Bizim zamanımızda öyle miydi? Korunmak günahtı. Günümüzde günahlar da kalktı.

Hiç halim de yok. Gelin düzelmezse gitmek gerekecek memlekete. Kimseyi inandıramazsın da hasta olduğuma. Uzağa gitmekle sorun-lardan uzaklaşamıyorsun ki, bir telefon mesafesi. Hay bu teknoloji-nin…

Ne yapsak Zerrin’le yaranamıyoruz oğlanlara. Adam oldu Bitli Ra-ziye kendi evimizde istemiyor
bizi. Geldiği yeri unuttu. Bir kız bulup da evlenemedi benim oğlan, gitti anasının bulduğuyla evlendi. Hele de bu zamanda. Ah, ah ben genç olacaktım ki… Zaten hiç ısınamadım o meymenetsiz surata. Da-ha ilk gördüğümde anlamıştım ne mal olduğunu.

“Bu kız bize yaramaz, nerden buldun?” dediğimde dudaklarını büktü bizimki.
“Daha güzelini mi bulacaksın Muhsin? Neyini beğenmedin boylu postlu, güzel kız.”
“Bilmem, her şey güzellik değil,” dediysem de dinletemedim anasına da oğluna da. Çeksinler şimdi.
Geçen hafta kavga etmiş gelinler. Odunluktaki odunlar benimdir diye tutturmuş küçük gelin. Seninkinin babasıysa benimkinin de babası, demiş Raziye. Saç saça baş başa dalışmışlar. Büyük oğlum Erkan ayırmış onları. Konu komşuya rezil olduk. Ocağıma incir ağacı dikecek bunlar. İki kardeşi de birbirine düşürdüler. Eskiden öyle miydi, kavga gürültü bilmezdi evimiz.

En küçük kızım Sema’ya da üzülüyorum. Ne evlenebildi, ne de bir işe girebildi yavrucak. Ölmeden ona bir ev alabilsem. Bu gelinlerle aynı çatı altında barınamaz garibim, emekli maaşımızı alıp oturur tek başına. Belki hayırlı bir kısmeti çıkar. Arada bir Antalya’daki ablası da gelir. O da bahtsız yavrum, çaycılık yapar kadın başına çocuklarını büyütmek için. Off! Off! Bendeki dertler bir değil ki. Zerrin dün ağ-zından kaçırdı, para istemiş büyük oğlan Şeyma’dan. Ana kız, ev ka-rışmasın diye benden gizlemişler. Bu ay çok sıkışığım ağbi, koltuk al-dım, demiş kız. İnanmamış serseri. Bir ay sonra maaşı alınca veririm, demiş. Aylardır vermemiş parayı. Hay senin erkekliğine…

Çarpıntım geçmedi hâlâ. İlaçlar da fayda etmiyor artık. Kaç ma-kineye soktular beni. Bir şey çıkmadı. Yaşıma göre sağlıklıymışım. Tansiyonum ve şekerimin olmaması büyük avantajmış. Bugünlerde iyi değilim, diyorum ama… Kimse anlamıyor beni. Ruh hastası mua-melesi görüyorum. Psikoloğa gitmem. Yetmişten sonra deli dedirtmem kendime.

Büyük oğlan altı aydır bir ‘alo’ dediği yok. Ne yaptım ona bilmem. Evlendirdim. Düğün borcu bırakmadım. Daha ölmeden alacaklar evi-mi benden. Ölmemi bekleyemiyorlar. O evi ne kıt zamanda, ne zorluk-larla yaptık karı koca. Her tuğlasında bizim alın terimiz var. En çok da meymenetsiz karısına kızmıyorum. Kabahat benim oğlanda, adam olsa laf söyletir miydi bize? Akşama kadar kahve köşelerinde okey masalarında fayans diziyor. Hayatımda kahveye gitmiş değilim. Kime çekti, bilmem. Karısını rahat ettirmemişiz. Karını sen rahat ettirecek-sin deyyus! Hem karın ne gece yatmasını bilir, ne de sabah kalkması-nı. Annen öyle miydi? Kaynana, kaynata, bir de beş çocuk… Ermeni Antonia da çabası, ne has adamdı, öldü gitti o da.

Gençliğimde bırakıp giderdim yurt dışına para kazanmak için. Yıl olurdu gelmezdim. Ne paralar kazandın Muhsin ah! Ne paralar ye-din Muhsin ah! Yazın yediğin hurmalar, kışın kıçını tırmalar Muhsin! “Ding dong!”
Kapı çalıyor. Kimsenin açacağı yok.
”Ben açarım.” Sesime de ne olmuş böyle? “
“Buyrun, kimi aramıştınız?”
“Kargo efendim. Şeyma Durmuş burada mı oturuyor?”
“Evet.”

Kargo deyince nasıl atladı Şeyma. İki saattir balık pişirecek güya. Küçücük elleriyle nasıl da kaptığı gibi odasına götürüyor kutuyu. Yaş-lıyım ya, anlamam. Hey gidi hey, senin gittiğin yollardan dönüyorum küçük hanım! Kesin elbise almıştır yine. Doymuyor paçavralara. Kaç kere parayı bankaya koy dedim, dinletemedim. Yok yok. Bunların hiçbirinde iş yok. Para, senin para kızım. Harca harca ye. Suyun çevi-remediği tek şey zaman. Yaşıma gelince anlarsın.

“Bakın artık şu telefona, bağırtıp durmayın şunu!”

Telefon sesi duyuyorum. Nereye kayboldu bu kız yine? Balıkları bir türlü pişiremedi. Karnımı kurabiyelerle doyurdum. Oh, çay da ne güzel geldi üstüne. Bir koca tutmayı beceremedi, ama kurabiyeleri güzel yapıyor. Aman duymasın, pek kırılgandır.

Zerrin de televizyon karşısından kalkmaz artık. Zoraki kapattırdı bana haberleri. Sıkılmıyor muşum aynı haberleri izlemekten. Sıkılmı-yorum kardeşim. Karışmayın bana. Kocadın kocadın Muhsin, karın da takmıyor seni. Ölünce çok arasınız beni.

Hele şükür sonunda telefona baktı küçük hanım.

“Alo, Adem ağbi sen misin?”

“….”

“Babam mı nasıl? Şimdi daha iyi. Mutfakta.”

Aradı, sonunda hayırsız oğlan. Oh, çarpıntım da geçti!

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 1 eseri bulunmaktadır.