Asker B / Ali Rüzgar
Gözlerimin içine bakarak sorduğu soruya yutkunarak: “Ölürüm, öldüremem..” gibisinden bir şeyler dedim.
Güneş batmak üzereydi, haftalarca süren çatışmalardan sonra düşmana yeterince gözdağı verilmişti. Artık silahlarımızın bakımını yapıp, namlusunu yağlaya bilirdik. Ayrıca şöyle bir güzel yemek yapıp akşam karnımızı doyuracaktık. Gece nöbetdeyken aniden başlayan yağmur adamakıllı ıslatmıştı her yeri. Hala üniformam kurumamıştı. “Komutan seni çağırıyor kuzum” diyen şahıs benim en yakın asker arkadaşım B-dir. Onunla son sigaramın son dumanını bile paylaşa bilirim. Benimle nöbeti değişmeye gelmiş. Bir de kaptanın beni çağırdığını söylemeye. anından ayrılmadan “B uyanık ol. Kaç gündür çıt çıkmıyor bir halt çeviriyorlar galiba” diye uyardım arkadaşımı. O da her zaman yaptığı gibi eliyle gitmemi söylercesine hareket etti ve
“Pisledikleri pantolonlarını temizliyorlardır..” dedi gülerek.
Kaptan Z’nin çadırının önüne vardığımda içeri girmek için izin istedim.
“Beni emretmişsiniz efendim” dedim yorgunluğumu belli etmemeye çalışarak.
“Beni iyi dinlemeni istiyorum ve dediklerimi anlayacağını umuyorum asker..” dedikten sonra ayağa kalktı, bana doğru yaklaşarak sözlerine devam etti:
“İyi bir nişancı olduğunu biliyorum lakin çatışmalarda tek bir düşman askerini bile vuramadığını hatta bunu yapmak istemediğini duydum. Bu, kasten ve bilerekten emre itaatsizlik etmek aynı zamanda sursatını boşa harcayarak sonunda kendini ve asker arkadaşlarınla birlikte komutanlarını ve bulunduğun vatan toprağını tehlikeye attığın için vatan hainliğine kadar gidebilir bu.”
Sol elinin işaret parmağıyla düşman bölgesini işaret ederek çadırından
“Onlar bizim düşmanlarımız. Yıllardır genç-yaşlı, erkek-kadın demeden halkımızı katlediyor hatta küçük çocukları bile öldürüyorlar. Sen asker! Onlara mı acıyorsun?”
Sadece “Hayır.” diye cevap verebildim.
“Peki o zaman neden onları bir köpek gibi avlamıyorsun?”
Gözlerimin içine bakarak sorduğu soruya yutkunarak: “Ölürüm, öldüremem..” gibisinden bir şeyler dedim.
“Düşman kayalıkta snayper tüfeği yerleştirmiş aldığım bilgilere esasen dün gece ve asker bu akşam içimizden biri veya birileri kurban gidecek. Silah arkadaşlarından biri ya da birilerinin ölümünden sorumlu olacaksın onları şehit edecek düşmanı gebertmediğin için.”
Acıyarak yüzüme baktı daha sonra
“Çıkabilirsin.” dedi.
Çadırdan çıkacakken bir silah sesi duyuldu. Hepimiz ‘nereden geldi bu lanet olası ses’ diye siper aldığımız yerlerden bakınıyorduk.
“Eğilin, düşman kayalıklardan keskin nişancı atışıyla saldırıyor siper alın!’
“Komutanım asker B’yi vurmuşlar, suratı kanlar içinde.” diye haykırıyordu onbaşı A.