Dilhıraş Beste / Mustafa Işık
ayazlar sükûnetin habercisi
giderek daha uzaktım sesine
cebimde uykular sabır kırığı
en zarif gül nakşı avuçlarımda
feleğin ağzıyla tüner dergâha
kıyametimi beklerdim
sen ilk kurban anka’yı vururdun
vururdun anka’yı dağı yakardın
dağı yakardın da ladesi kırardın
yağmurlar indirirdin ayaklarıma
toy cerendin dünya terkindeydi
terkinde dünya tufana koşardın
bütün masalları sahici kılardın
senin gidişine benim sel oluşum
ince ah’la şahlanan türkü yakışım
her türküde aşkı utandırışım
dağlarda yorgundu şirin kokusu
su yürür ezerdi parmak ucunu
yorulurdu külünk saçında gölge
sonra dönüp yanık yüreğinle
usanç soluklu rüzgâr olurdun
ıslığınla boşlukları boğardın
parmaklarımdan göğe uzayan
bin vakitten düşlü sözdüm, ah!
ne vakit dağa yürüsem
senle kuş görsem
kocaman yüzün bir tek kıta
benlerin zamane yedi düvel
acıları cellat bellerdi
dilden dökülen yabanıl, asi
delinirdi dağ, su alna çarpardı
kırık dökük ruhumdan geriye
ay boynuzlu ceylanlar kalırdı
neredesiniz şimdi ufku kuşanan
ince beli ağaçtan çürük baltalar
koşun oradan oraya nalsız at gibi
koşun da dilhıraş sesler içinde
en güzel sesi bulmaya koşun