DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Bir Eylül Gelsin Hüzün Kokan Öpücüğüyle Dokunsun Yüreğine / Elif Ekşi Zorer

Bu aralar iyi bak güneşe, veda vakti yakındır. Yeşillere kur yap, sevgi dolu sözlerinle besle nazlı kelebekleri, rengârenk güllerin kokusuyla ödüllendir ciğerlerini ve sümbüllerden süsler yap gözlerine. Papatyalara son bir kez daha sor “seviyor mu, sevmiyor mu?”diye, denizin o en canlı mavisiyle eşlik et martıların neşe saçan sesine… Sahil kenarında, mütevazı bir çay bahçesinde dinlendir adımlarını, avuçlarında adeta tekrar kavrulan çekirdeklerini çıtlatırken, güzellikleri için, teşekkür et bol bol yaz mevsimine ve şükür et yaz mevsiminin sahibine.

Sıcaklık depola yüreğine, kışa hazırlık yapan annelerin kuruttuğu tarhanası gibi, mutlulukla, huzuru birbirine karışmış turuncu bir tebessüm biriktir kalbinde, şifa niyetine. Kahkahalarından reçeller sakla, hislerinin orta rafına. Bu aralar daha iyi bak kendine, yazla helalleş, el salla yüzlerine dondurma bulaştırmış çocuklara. Ömür defterinin tozpembe son yaprağını çevir, yaza imzanı bırakıp…

Vakit sarı yaprakları karşılama vakti. Sen ömür defterinde sararan yapraklara hatıralarını yazmaya başlarken, ağaçlar, düşmeye teslim olan, kurumuş yapraklarıyla eşlik etsin kalemine. Ve bir Eylül gelsin hüzün kokan öpücüğüyle dokunsun yüreğine.

Adı sonbahar. Hazan mevsimi gül bahçelerinin. Hüzünlerin uyanıp da, yürekte ince bir sızıyla diriliş mevsimi. Veda ederken maviye, yeşile, beyaza ve pembeye. Vakit tepeden tırnağa, sevdanın Eylül renkli nefesi. Şimdi gözlerini yeni açan bir Eylül masalının, kötü sonla biten gözyaşlarındayım. Bulutları kaplayan grilerin, gök gürültüsü gibi sesim. Dilimde bir Eylül türküsü. Aklımda fırtınalar kopuyor, kalbimi dahi etkileyen ve fırtına sonrası sakinliği oluyor sükûnetine gizlenmiş bir şiir. Herkes susuyor, sessizliğe bürünürken hislerim. Tercümanı oluyor Cemal Süreya, güneşini kaybetmiş, Eylüle benzeyen, kalbimin.

“Eylül’dü. İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin, Şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun. Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde. Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman En çok sesini aradım. Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ. Gözlerini sildi zaman… Dedim ya… Eylül’dü… Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin”…

 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 30 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları