DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Dua Kuşu / Elif Ekşi Zorer

Siyahla beyazın birbirine aşinalığını resmeden bir kavramın içinde; renksiz, belki biraz hissiz, tepeden tırnağa bizi kuşatan şahsiyetsiz bir düsturun peşine takılıp sürükleniyoruz. Ses desen; işittiklerimizle itiştirilen bir kalabalığın içinde, kayboluyor gibi kimliğimiz, her gün bir parça daha. Her gün bir parça daha yok olmaya meyleden bir vaziyete gebe..
“Ah kıymetli dünüm, ah canım geçmişim, ah bu ben, ben değilim cümleleri” üzerimize yağan yağmurlarla silip süpürüyor ömür mefhumunu. Kâh çiseleye çiseleye yıkarak; kâh yüreklerin kuruyan yanlarını bardaktan boşalırcasına yıkayarak.

Biz her tanede bizliğimizi arayan bir halin sükunetinde susmaya mahkûm ediliyoruz. Yaş alıyoruz susa susa, benliklerimizden kurulu bir düzenin içinde özümüzü kaybede kaybede. Sözümüzü yuta yuta bazen, korkuyla cümleler diziyoruz gönül defterimize. Hayat mı bu dostum? Yetmez mi bu melenkoli? daha kaç gülüşe sıvalı bir hüzne şahit tutacaksın yüreğini. Ne vakit bir köşeye çeksem kendimi, “Eee nasılsın bakalım “desem, hep bir sızıyla demli, yoğun bir hasbihal mayalanır gibi gönlüme..

Mutluluklar, göstermelik bir çeyiz sandığı gibi. Yüreğime kurulu vitrinin her katında, o kadar ben değil ki gülüşlerim. Kapısını açıp içeri girmeye cesaret edemediğim bir yükün altında nefes almak da ne? Sonra kendime nasihatler fısıldıyorum… Hayatın elle tutulur yanlarıyla hediyeler ver yüzüne. Tebessümler çiz kendi kendineyken de. Bir dua mayala bu geceye dair. Dua kuşlarına haber salan bir sesin tınısıyla gülümse hadi. Bak yıldızları uyandı gecenin. Dualarından cilalar sürülü yüreğini bir yıldızın koluna emanet et bu gece. Bir hisle not iliştir ve yıldızını seç vaktinin. Yapabilirsin!..

Derken penceremin kenarında bir güvercin. Hayır, dua kuşu o .. Sevr mağarasında nöbet tuttuğundan beridir dua besler, dua serpiştirir kanatlarından, nasiplisine. bir kuş tüyü kadarlık bir gülüş; minicik bir gönüle ömür sürer gibi.

Yaralarından canı acıyanlar hep umuda hep mutmain bir hisle bağlanır.. bir kuş tüyü ağırlığınca, değer görür kendine verilen kıymeti. Değerli görür kendini. Sadece kendinin duyabildiği bir sese muhatap bildiği ne varsa en kıymetli kalabalığı olur yüreğinin. Sözleri çalınmış bir fon müziği dinginliğinde bir huzuru üflerken yüreğine; “sesini kısma, ne olur” der.

Yüzüne gözüne his bulaştırmış acemi bir kız çocuğu musibeti desem. Kıyamıyorum kendime 🙂 bazen dirhem dirhem beslediğim bir hissin mutluluğundan taşıyorum. Öyle büyük harflerle kalp içine alınmış sözler değil demek istediğim. Samimiyete demir atmış; hissi kablel vuku. Kurduğum cümlelerden, sende devamı var inanışı. Ya da kimsesizliğin inkarına bir resim, karakalem.. sil dersen elime bulaşır İzi. O kadar bendesin.

Tek korkum; lisanımın içten gelen satırları gönlünü tırmalamasın.. dedim ya; kalp içinde cümleler değil. Kalbi zahir eden cümlelerim var faili sen diyebildiğim. Öyle dur sadece başka bir şey ihsan etme istemem..

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 30 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları