DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Sarı Kedinin Rüyası / Hatice Eğilmez Kaya

Geçmiş zamanın içinde gözleri balköpüğü renginde minicik bir Sarı Kedi yaşarmış. Sarı Kedi’nin tüyleri yumuşacık, gıdısı ve patileri bembeyazmış. Herkes onu çok severmiş. Bazen aynaya baktığında o da kendisi için “Ne sevimli bir yüz bu, galiba dünyada benden güzel bir kedi yok.” diye düşünürmüş.

Kendini beğenmiş olmak ne kadar da kötüymüş meğer. Evde kardeşleriyle, okulda arkadaşlarıyla bazen alay edermiş bizim şaşkın Sarı Kedimiz. Hatta öğretmeninin söylediklerine bile o güzel burnunu kıvırdığı olurmuş.

Bir sabah sınıfına yeni bir öğrenci gelmiş. Kocaman masmavi gözleri olan, simsiyah bir yavru kediymiş sınıflarına gelen yeni öğrenci. Sarı Kedi onu görünce hemen kafasını çevirmiş. Yaptığı hareketin anlamı karşısındakini küçümsemekmiş.

“Yanıma oturmasını hiç istemem doğrusu.” diye geçirmiş içinden.

Sonra da mır mır edip matematik defterini açmış Sözde Sarı Kedi problem çözecekmiş. Öğretmeni, siyah tüylü yeni arkadaşlarını sınıfa tanıtırken konuşmalarla ilgilenmemiş. Kalemi ağzında, gözleri kitabındaymış. Yaklaşan ayak seslerine bile hiç mi hiç aldırmamış. Özellikle sırasının ortasında oturuyormuş.

“Azıcık yana çekilir misin yavrucuğum. Arkadaşın yanına oturacak.”

Okulun en kibar öğretmeni onların öğretmeniymiş. Sesi de kalbi kadar yumuşacıkmış onun.

Sarı Kedi mırıldanarak hafifçe kenara çekilmiş. Onun umursamazlığından üzülen arkadaşı mahcup bir şekilde yanına oturmuş.

“Benim adım Duman, senin adın ne?” diye sormuş yine de. Çünkü o da öğretmenleri gibi oldukça nazik bir kediymiş.

Sarı Kedi, adını söylemiş. Sonra da hiç düşünmeden ekleyivermiş.

“Aynı sırayı paylaşmak arkadaş olmamızı gerektirmez, ben kara bir kediyle asla oyun oynayamam.”

Duman hiç konuşmamış. Sadece masmavi gözleriyle kırgınlığını belirtmiş. Oysa kibirli bir kalbe bakışlar etki etmez ki. Okulun o günü her zaman olduğu gibi çarçabuk bitivermiş. Dersten sonra bütün öğrenciler evlerine dağılmış.

Sarı Kedi uykuyu pek severmiş. Özellikle öğlen uykusuna bayılırmış. Doğruyu söylemek gerekirse okuldan geldikten sonra akşamı, uyuklaya uyuklaya getirirmiş.

Öğlenleri mutlaka bir rüyası olurmuş. Elbette o kadar uyursa olacağı da budur.

Rüyasında neler görürmüş neler!

Gözleri kapalıyken tatlı, uzun bıyıkları, minicik kulakları eğer kımıldanıyorsa mutlaka rüya görüyor demekmiş. Kardeşleri ve annesi onun bu özelliğini bildiklerinden Sarı Kedi’yi öylece gördüklerinde onu rahatsız etmezlermiş.

Hepsi aynı anda uyurlarmış ya gerçi.

Eğer herhangi biri ayakta ise ona bakıp sevimli haline kahkahalarla gülermiş.

Sarı Kedi o öğlen rüyasında yeni arkadaşını görmüş. Hani gözlerindeki kırgınlığa dikkat etmediği siyah tüylü Duman’ı… Çok yüksek bir yerden düşeceği sırada Duman onu patisinden yakalayıp yukarı çekmiş.

İşte o anda Sarı Kedi içinden “Arkadaşımın gözleri ne kadar da güzel ve parlakmış.” diye geçirmiş. Uyandığında annesine okulda olanları ve rüyasını anlatmış. Annesi ona,

“Bizleri değerli kılan tüylerimizin rengi değil, kalplerimizdeki iyiliktir. Birbirimizi görünüşümüzden ötürü ya da başka fiziksel özelliklerimizden ötürü yargılamamalıyız. Kendimizi beğenmek, zamanla hem içimizdeki hem de gözlerimizdeki ışığı söndürür.” demiş.

Annesinin sözlerini dinleyen Sarı Kedi yaptıklarından ötürü pek utanmış. Yarın okulda ilk işi yeni arkadaşına sarılmak olacakmış.

 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 10 eseri bulunmaktadır.