DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Pamuktan Bir Kalp / Hatice Eğilmez Kaya

Ilık bir mayıs sabahında parktaki yavru serçeler neşe içinde oyun oynuyorlarmış. Hep birlikte parkın çimlerine bir konuyor, bir uçuşuyorlarmış. Bu oyun aslında onlar için oldukça eğlenceli bir yarışmaymış.

Güneş, sabahın ilk ışıklarını dünyaya göndermekten son derece mutlu ve onurluymuş. Seher rüzgârı, gördüğü her çiçeğin başını okşuyor, her ağaca içten bir “merhaba” diyormuş. Kelebekler, arılar, uğur böcekleri baharın mis kokulu havasını içlerine dolduruyorlarmış. Yaşama sevinci diye işte buna denirmiş.

Sevimli serçelerin oyunu olanca neşesiyle devam ederken içlerinden biri aniden yere yuvarlanmış. Anlaşılan o ki zavallı yavrucağın kanadı kırılmış. Diğer serçeler ne yapacaklarını şaşırmış bir halde arkadaşlarını yeniden uçurmaya çalışıyorlarmış.

Yaralı bir kuşun yerde uzun süre kalması çok tehlikeliymiş. Çünkü etrafta onlarca kedi, sabah kahvaltısı bulmak için dolaşıyormuş.

Tam da bu sırada parka gezmeye gelen Pamuk, serçelerin bir problemleri olduğunu anlamış.

Pamuk, yumuşacık tüyleri olan sevimli bir köpekmiş. Onun kalbi de adı ve tüyleri gibi yumuşacıkmış. Hızlıca koşarak minik yaralının yanına gelmiş. Uzun ve tırtıllı diliyle serçenin kırık kanadını yalamış.

“Ne oldu sana güzel kuş?” diye sormuş.

Seçenin arkadaşları hep bir ağızdan,

“Galiba kanadı kırıldı. Ne yapacağız şimdi biz?” demişler.

Pamuk, onlara anne babalarına haber vermelerini tavsiye etmiş.

Serçelerden birisi gözyaşları içinde konuşmuş.

“Onu yalnız bırakamayız. Çok yakında kediler kokumuzu alıp onu yemeye geleceklerdir. Arkadaşımızı kurtarmaya çalışsak bizi bile yerler.”

İyi kalpli Pamuk,

“Haklısınız. Bir kedi için sabah kahvaltısında minik bir serçe reddedilemeyecek bir ziyafettir.” demiş. Sonra da eklemiş.

“Yine de büyüklerinizi çağırın, onlar mutlaka bir çözüm bulacaklardır. Siz burada yokken ben arkadaşınızın başında beklerim. Onu kedilere yedirtmem. Ne de olsa kediler benden korkarlar.”

Oyunun başında neşe içinde uçuşan yavru serçeler, şimdi korku ile uçup gitmişler. Yalnızca yaralı yavru kalmış geride. Onun güzel gözlerinde de korku varmış. Korkunun yanı başında acıyı da görmüş Pamuk.

“Hiç korkma sakın!” demiş. “Ben buradayken güven içindesin demektir. Anne baban gelmeden buradan ayrılmayacağım. Can kıymetli bilmek gerek. Bu gerçeğin farkına varmayanlar hiçbir işe yaramazlar. Üstelik canın kıymetini büyüklüğü küçüklüğü belirlemez. Yaşayan her varlığa saygı ve sevgi duymak görevimiz.”

Serçenin sesi ne kadar da titrekmiş.

“Teşekkür ederim. Benim adım Deniz. Dikkat ediyor musun? Kahverengi tüylerimin arasında üç beş tane mavi renkli tüy var. Bu yüzden bana Deniz adını vermiş büyük babam. Senin adın ne?

“Ne güzel bir ismin var. Demek bu ismi sana büyük baban verdi. Onu tebrik etmek gerekir. İsim dediğin sahibine yakışmalı. Adın sana çok yakışmış. Benim adım da Pamuk. Dokunsana tüylerime ne kadar yumuşaklar. Haydi, gel göğsümün altında saklan.”

Yaralı serçe ilk defa gülümsemiş.

“Senin kalbin bence tüylerinden de yumuşak.” deyivermiş.

Pamuk, sakin akan bir dere gibi şunları söylemiş avuç içi kadar boyu olan minik dostuna.

“İyilik hangi kalbe konuk olsa o kalbi yumuşatır. İyi kalpler bereketli topraklar gibidir. Ona ekilen tohum asla çürümez. Kötülükle dolu, sevgisiz kalpler ise taşa benzerler. Bilirsin taşın üstünde hiçbir güzellik yeşermez.”

Yumuşak tüylü ve merhametli bir bekçisi olduğu için mutlu olan serçe Pamuk’un sımsıcak göğsüne yanaşmış. Pamuk, ona çok hoş bir eski zaman masalı anlatmış. Hani şu “bir varmış bir yokmuş” diye başlayıp gökten üç elma düşmesiyle biten masallardan biriymiş onun anlattığı. Yavrucak daha masal sona ermeden uyumuş kalmış. Oysa beklese elmalardan biri onun başına düşecekmiş.

 

 

Bu yazıyı paylaş:

One thought on “Pamuktan Bir Kalp / Hatice Eğilmez Kaya

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 10 eseri bulunmaktadır.