DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Müzisyen Beyaz Bulut / Hatice Eğilmez Kaya

Eskiden çok eskiden, atlar henüz ehlileştirilmeden; yemyeşil bir ovada, Beyaz Bulut adında müzisyen bir at yaşarmış. Yeleleri, kuyruğu, başı, göğsü bembeyaz olduğundan anne babası ona Beyaz Bulut adını vermiş. Onun yaşadığı yıllarda atlar özgür ve hep birlikte, o kırdan bu kıra gezerlermiş. Bu yüzden Beyaz Bulut tıpkı adı gibi sürekli hareket halindeymiş.

Bilirsiniz özgürlük hava gibi, su gibi gereklidir. Üstelik tadı hiçbir meyvede bulunamayacak kadar hoştur. Beyaz Bulut özgürlüğün lezzetini biliyormuş fakat adını bilmiyormuş. Daha doğrusu onu hiç kaybetmediği için onun adıyla ilgilenmiyormuş.

Günlerden bir gün Beyaz Bulut, dere kenarında su içerken ufacık bir kaplumbağa ile karşılaşmış. Minik kaplumbağa o kadar şirin ve güzelmiş ki dayanamamış onu yanına alıp evine götürmüş.

Kaplumbağa bu sırada uyuduğu için olandan bitenden haberdar olamamış. Yabancısı olduğu bir yerde uyanınca basmış yaygarayı.

“Ben neredeyim? Annem babam neredeler. Beni buraya kim getirdi?” diye hiç durmaksızın ağlıyormuş.

Beyaz Bulut’un kardeşi yokmuş, bu yüzden canı çok sıkılırmış. Yalnızlığını paylaşmak istediğinden kendisine sürekli yeni arkadaşlar bulurmuş. Minik kaplumbağayı dere kenarından almasının nedeni de içindeki derin yalnızlık hissi ve arkadaş edinme isteğiymiş. Yoksa o, kötü kalpli biri asla değilmiş. Arkadaşının ağlayışı onu çok üzmüş.

“Ağlama ne olursun. Ben sadece seninle arkadaş olmak istemiştim. Kardeşim olmadığı için oyun oynayacak kimsem yok. Sen benim kardeşim olur musun?” demiş.

Kaplumbağa, tatlı bir ses tonuyla konuşan kocaman canlıya bakıp onu yetişkin biri sanmış. Karşısındaki iri, bal köpüğü renkli gözler ışıltısıyla sevecenlik saçıyormuş. “Neyse ki,” demiş içinden. “Kötü niyetli değilmiş beni yurdumdan ayıran.”

Sonra Beyaz Bulut’la konuşmaya başlamış.

“Oyun oynamaktan mı söz ettin sen? Bu kadar büyümüşsün, hâlâ oyun mu oynamak istiyorsun?”

Beyaz Bulut yumuşacık bir ses tonuyla konuşmuş.

“Ben de senin gibi bir çocuğum, elbette oyun oynayacağım. Cüsseme aldanma. Biz atlar bebekken bile size oranla çok büyüğüz. Dur, sana azıcık gitar çalayım. Eğlenelim.”

Sonra, konusu özgürlük olan bir şarkıyı çalıp söylemeye başlamış. Şarkı bitince kaplumbağa,

“Sen özgürlüğün ne olduğunu bilir misin?” diye sormuş.

“Adını duydum fakat ne olduğunu bilmiyorum. Tatlı bir meyve olmalı ya da güzel bir kuş.”

Kaplumbağa yeni arkadaşının hem masum hem de iyi kalpli olduğundan artık eminmiş.

“Özgürlük yenilip içilmez, kuş da değildir. Eğer bir kuş olsaydı ele avuca sığmazdı zaten.” demiş.

“Sen nereden biliyorsun bu kadar şeyi. Sen de bir çocuk değil misin?”

“Evet, ben de bir çocuğum. Fakat kaplumbağaların ömrü atlardan daha uzun olduğu için çok daha fazla şey öğrenebiliyoruz. Annem bana özgürlüğün ne olduğunu öğreteli yıllar oldu.”

“Öyleyse bana özgürlüğü anlatır mısın?”

“Aslında şu anda senin sahip olduğun, benimse elimden alınan bir şey özgürlük.”

“Özgürlüğünü kim aldı ki senden?”

“Sen aldın.”

“Ben mi aldım?”

“Evet, sen aldın. Sen beni dere kenarından alıp isteğim dışında yurdumdan ayırdığın için özgürlüğümü kaybettim.”

“Eğer öyleyse çok özür dilerim. Ben, değil sana, hiç kimseye kötülük yapmak istemem. Merak etme özgürlük her neyse seni onsuz bırakmayacağım. Sen benim arkadaşımsın. Arkadaşım olmasaydın da iyiliğini ve mutluluğunu isterdim.  Sahi nedir özgürlük?”

“Özgürlük herhangi bir kısıtlama ya da zorlama olmaksızın yaşayabilmek, hatta düşünebilmek demektir. Yani örneğin ben istediğim yerde yaşamak özgürlüğüne sahip olmalıyım.”

“Anladım güzel arkadaşım. İyi ki uyardın, özgürlüğünü elinden almama izin vermedin. Şimdi hemen seni bulduğum dere kenarına dönüyoruz. Nasıl da akıl edemedim. Senin annen baban, kardeşlerin, arkadaşların, akrabaların vardır elbette. Ve senin yokluğunu fark ettiklerinde onlar da mutsuz olacaklardır. Sakın benim kusuruma bakma. Ben sadece beni yalnızlıktan kurtaracak bir arkadaş istemiştim. Masum bir istek bazen ne kadar da yanlış davranmamıza yol açıyormuş.”

Minik kaplumbağanın kendisi kadar küçük olan kalbi rahata ermiş. Beyaz Bulut’un bembeyaz yanağına bir öpücük kondurmuş.

“Biliyor musun?” demiş. “Özgürlük renklerden en çok beyazdır. Tıpkı senin rengin gibi.”

Bu yazıyı paylaş:

One thought on “Müzisyen Beyaz Bulut / Hatice Eğilmez Kaya

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 10 eseri bulunmaktadır.