DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Hayal Dükkânı / Ebrar Naz Sayan *

Hep bir tatlı dükkânı olsun istedi. Yüzyıllar öncesinden kalma mobilyaların tarih kokusu yayılsın misafirlere. Müşteri demezdi oturmak için gelenlere. Bir köşesinde Picasso’nun resimleri, bir köşesinde doğanın güzellikleriyle dolu tabloları vardı. Sorunları çözen süt tatlıları, iç ısıtan şerbetli tatlıları olsun. İçinde tarihi biblolar ve tropik bitkiler olsun. Dükkânda sadece yüreği kötü, köşeyi dönmek isteyen birde çırağı vardı.

Günlerini fırının başında geçirirdi Çiçero. Arada çırağına seslenirdi şarkı gibi sesiyle. Hayalindeki dükkânda geçirirdi tüm zamanını.

Çırağı Memo’ya Picasso’nun tablolarını silmesini söylerdi her sabah. Tropik bitkilerini sulardı her sabah kendi elleriyle. Dükkânı okyanus esintisi kokardı her zaman. Dilinde şarkılar sevgiyle yapardı tatlılarını. Çiçero’nun elinden kahve içmek bir ayrıcalık olarak görülürdü tüm şehirde. Günün anlamıydı Çiçero’ya uğramak. Kapıda hep açık yazardı tabelada, kimse dönmezdi kapısından. Mutfağa girip tatlılarla konuşurdu onları sever gibi. Şarkılar söylerdi onlara. Müşteriler onun elinden bir şeyler yiyip içmek için soluğu onun kapısında alırlardı. İşler bitince dükkânın üstündeki küçük evine çıkardı bir sonraki günlerin hayalini kurarak. Kepenkleri yoktu tatlıcının, dolabında rengârenk tatlı ve pastalar göz kırpardı gelip geçenlere. Çırağı Memo’nun yaptıklarından habersizdi Çiçero. İnsanlar onu üzmemek için hiçbir şey hissettirmediler güler yüzlü tatlıcıya.

Günler günleri, aylar ayları kovaladı. Her geçen gün daha güzel pastalar ve tatlılar yapmaya devam etti Çiçero. Tuhaf bir şekilde misafirleri gittikçe azalıyordu. İnsanlar artık onun kaldırımından geçmez olmuştu. Üzüntüsünden ne yapacağını şaşırmıştı Çiçero. Olup bitenlere anlam verememişti. Aklının ucundan geçmemişti çırağının yaptıkları. Günlerden bir gün bütün işleri bir kenara bırakıp olup bitenleri takip etmeye başladı. Çırak, insanlardan çok para alıp kötü davranıyormuş üstüne üstelik. Çok üzülmüş olup bitenlere. Çok zaman geçirmeden çözmüş her şeyi. Yeni bir çırak almış kendi gibi güler yüzlü, sevimli birini. Yine eski günlere dönmüş dükkânı. Gülme sesleri ve neşeli sohbetler doldurmuş her yeri.

Çiçero’nun hayal dükkânı annesinin sesiyle bölünmüş:

“Yavrum, hadi yemek saati.”

 

 

* Ebrar Naz SAYAN / ilkokul öğrencisi – 10 yaşında

 

 

 

 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 2 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları