DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

İnanç Nasıl Ortaya Çıktı/ Kenan Altun

Göbeklitepe Arkeolojisi Üzerine Birkaç Not

İnanmak: İnsan İçin Zorunluluk mu, Gereklilik mi?

Tarihsel süreç boyunca, inanmanın insan yaşamındaki rolü hem dini literatürde hem de insan bilimleri (antropoloji, arkeoloji, psikoloji vb.) kapsamında yoğun biçimde tartışılmıştır.
Bu çalışmada, “inanç” kavramını tarih öncesi arkeolojisi bağlamında ele alacak; sembolik dünyanın kökenlerine dair izleri sürmeye çalışacağız.

İnanç sistemlerinin ortaya çıkışını anlamak için, İbrahimi dinlerin oluşumundan çok daha eski dönemlere, yaklaşık 50.000 yıl öncesine kadar gitmek gereklidir.

Bu bağlamda ilk önemli örnek, Irak bölgesindeki Şanidar Mağarasıdır. Yapılan arkeolojik çalışmalar, Neandertallerin henüz yerleşik hayata geçmeden önce ölülerini gömdüklerini göstermiştir.
Ölülerin mezarlarında bulunan polen ve çiçek kalıntıları başlangıçta bilinçli süsleme olarak yorumlanmış, ancak daha sonra bunun doğal etkenlerle açıklanabileceği öne sürülmüştür.

Buna rağmen, ölü gömme pratiğinin varlığı, erken insan topluluklarında öte dünya kavramının ve sembolik düşüncenin mevcut olduğuna işaret etmektedir.

İkinci bir örnek ise, Urfa ve çevresinde ortaya çıkan Göbeklitepe kültür bölgesidir.
Göbeklitepe, yerleşik hayata geçiş ve maddi üretim sürecinden önce insanların inanç temelli yapılar inşa ettiklerini göstererek, önceki kuramsal yaklaşımları tersine çevirmiştir.
Burada yapılan anıtsal yapılar, bireylerin yılın belirli zamanlarında toplanarak ritüelistik etkinlikler gerçekleştirdiklerini ve atalarına ya da doğaüstü güçlere yönelik bir inanç sistemi geliştirdiklerini düşündürmektedir.

Benzer yerleşim alanları arasında Diyarbakır Çayönü Yerleşkesi, Siirt Gusir Höyük ve Konya Çatalhöyük sayılabilir.

Bu dönemde dikkat çeken bir diğer uygulama ise, ölülerin evlerin tabanına gömülmesidir. Bu ritüel, ölülerle iletişim kurma ve onların ruhlarıyla birlikte yaşama arzusunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Sonuç olarak, insan varoluşunun en erken evrelerinden itibaren bir inanma ihtiyacı duyduğu, bu ihtiyacını çeşitli ritüeller ve sembolik davranışlarla ifade ettiği görülmektedir. İnanç, insan doğasının en temel güdülerinden biridir.

Bu güdü, farklı adlar altında olsa da bir şekilde aşkın bir varlığa veya güce yönelme ihtiyacını doğurmuştur.

Günümüzde ise, özellikle Göbeklitepe ve benzeri alanlarda bilimsel dayanağı olmayan birtakım yorumlar ve eylemlerle karşılaşılmaktadır.

Bazı gruplar ekonomik ya da ideolojik çıkarlar doğrultusunda, “ritüel”, “ata kültürüne dönüş” gibi kavramlar etrafında bu mekanları farklı şekilde yorumlamakta, kamuoyunu yanıltmaktadır.

Özellikle, bu alanların “uzaylılar” ile ilişkilendirilmesi gibi bilim dışı söylemler, arkeolojik gerçeklikten uzaklaştırmakta ve toplumun yanlış yönlendirilmesine neden olmaktadır.

Bu nedenle, her türlü yorumu eleştirel bir süzgeçten geçirmek ve arkeolojik bilgilere dayalı değerlendirmelerde bulunmak büyük önem taşımaktadır.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 2 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları