DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Elma Kurdu / Zekeriya Maral

Ey içimdeki!.. Kimsin sen, aşağılık serseri? İçimdeki elma
kurdu… Nasıl da çöreklendin kaldın… Ne diyorsun duyamıyorum?
Ne?.. aşk mı?.. Ne aşkı?.. Aşk kiiim sen kim? Kendini aşka
yamayan serseri, aranır mı aşk bu çöplüklerde?.. Bir elma kurdu
gibi içerden yedin bitirdin benliğimi, ah vefasız semizleştin
durdun. “Koynumda yılan beslemişim” misali gibisin.
“Hasbiyallah” (Allah (cc) bana yeter) diyorum, Allah’a (cc)
sığınıyorum, senin şerrinden. Ölüm gerçeğinin soğuk çehresi
geliyor gözümün önüne. Hem hakikat olarak, hem nasihat olarak her
şeyi yarım bırakan ölüm ancak sana yeter, ne diyeyim…
Ölüm yarım bırakınca hayatı, bardakta yarım kalan çay,
yarım kalan sigara, yarım kalan ihtiraslar, yarım kalan aşklar,
yarım kalan resimler, yarım kalan namazlarım. Yarım kalan işlerim.
Bir gün her şey ansızın yarım kaldığında ve o gün sende soğuk
bir ceset olduğun akşamında, duvarda puslaşan siluetler, batmakta
olan güneşin denize düştüğü yakamozlar misali kaybolup
gittiğinde, bu film burada bitip son yazdığında, sokak lambaları
göz kırpacak ardından. İşte bak buda gitmeyeceğini sanıyordu, der
gibi…

Ne oldu şimdi, bu zalimin sana yar olacağını mı sanıyordun? Bir
soğuk odada, bir soğuk betona, sere serpe yığılıp kaldığında
demezler mi adama; hani çok dik başlıydın, eyvallahın yoktu
kimseye… Bu dik başlılığını bir gün olsun nefsine gösterseydin
ya. Ama yook… Bu elma kurduna inat gitmeliyim…
Allahaısmarladık anne diyip bu sefer gerçekten gitmeliyim.
“Ölmeden önce ölünüz” fermanı gereği ölmeye gitmeliyim.
Ölümsüzlük iksirinden bir katre alıp kendimi bulmaya gitmeliyim.
Yoksa bu elma kurdu kalbimi başka türlü öldürecek.
Annemin, üstüne bir şeyler al, üşüteceksin dediğini duyar
gibi oluyorum. Sevgili anneciğimin sesi nasılda özlem dolu,
çınlıyor kulaklarımda. Hayır anne, o çok sevdiğim ceketimi hüzne
bürümüş gece giysin artık. Koynuna almış hicranlar beni, artık
duramam… Ah zavallı bedenim ve ruhum… Bir elmanın kurdunu
beslediği gibi, beslendi durdu zalim nefsim. Birçok kimse ibadet
ederken bile ruhunu değil, nefsini beslediğinin farkında bile değil.
Bu nefis denen doyumsuz azgın atın gemini dizginleyen babayiğitlere
helal olsun.

Sonra bir seher vakti annemin duasıyla bir umut, bir ateş
tutuşmuştu sanırım, daha doğrusu öyle hatırlıyorum… Eşelenen
küllerde belki bir köz kalmıştır… Umudum sönen ateşte…
Çıkmayan candan ümit kesilmez, ölüm dağlara hüzün bırakınca,
denizlere suskunluk, martılara sessiz çığlıklar bırakınca, ben
beni yiyip bitirmeden, sen beni bırakma Rabbim.Sahibim sensin…

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 2 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları