DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Neden Okumak? / Gamze Boynueğri

“Neden Okumak?” Ya da niçin Okumamız gerektiğini önceleri hiç düşündünüz mü?

Aslında böyle bir sorunun cevapsız kalmaması gerekmektedir. “Neden?” ya da “Niçin?” gibi kafamızı meşgul eden soru ekleriyle kafamızı kurcalamak bile başlı başına bir keşmekeş yapılabilecek hatadan ibarettir. Her şeyden öncesi kendimiz için okumamız gerektiği gerçekliği bu noktada es geçilmeyecekler arasındadır.

İki kulvar altında incelemeye alacak olursak “Okumak” kelimesinin kafamızda ki tanımı daha çok aşama ilerleyişi sağlayarak netlik kazanacaktır.

“Okumak” kelimesine öncelikle şöyle bir aynada yüzümüze bakar konumuyla dümdük bakarak bir hareket kazandıralım ve anlam yükleyelim. Akabinde ise aklımıza getirelim dil bilgisinde hangi görevi üstlendiğine dair.

“Okumak” Dil bilgisinde isim fiil görevini üstlenmekte olduğunun bu evrede bir çoğumuz farkına varırız. Amma velakin işler bizim tarafımızda nasıl bir kavram yüklendiğimize veyahut hayatımızda ne kadar yer kapladığına geldiğinde yön akışına farklılık kazandırırız.

VARAN 1 “Okumak” Herhangi bir eğitim kurumunda öğrenim görmek anlamında yer almaktadır.

VARAN 2 “Okumak” Yazı metninin okunması işlevidir.

VARAN 3 “Okumak” Enneagram uygulamasıdır. Tercüme edilecek olursa eğer kişilik analiz sistemi olarak bilinmektedir. Duygu ve düşünce okumak olarak da ele alabiliriz.

Meğer “Okumak” kelimesi bir Türkçe kavramında ne çok manalar yük dolusuymuş öyle değil mi?

Ancak bu belirtmiş olduğum varanlardan şu anlık sadece bizi ilgilendiren, hayatımızda yer alması gereken taraf 1 ve 2 olanı’dır. Elbette konumuzda yine varan 1 ve 2 anlatım türleri üzerine olarak netlik kazanacaktır.

O vakit başlayabiliriz…

Evren de inanılması mucizevi gücün benliğine tanık olmamız gereken bir akış, bir kayıt, bir işlev ve bilhassa bir beyin, zeka yeteneğinin asıl soyu olan insan neslinde var oluşunu yok sayamayız elbette. Bu kusursuz yaratılışla birlikte sunulan İnsanın düşünme, akıl yürütme, algılama, anlama ve sonuç çıkarma yetileri ise ne muazzam bir hikmet sunuşudur.

Ben inanıyorum ki eğer bir insanda ilim, zeka, içten gelen bir okuma aşkı yer edinmişse şüphesiz o insanın umutları, geleceğe yönelik plan ve düşünceleri aslanın midesinde değil iki dudağının arasında yer alacaktır ki kişi, bilgi becerilerini yüklenmişse bunu oradan rahatlıkla çekip alabilir. Umutlarımızı gerçekleştirmek ve işimizi kolay kılmak için elbette “okumak, okumak ve okumak…” gerekir.

Her insanın kendi hayatına göre edinmiş olduğu bir takım prensipleri söz konusudur. Zevkleri, kişilikleri, damak tatları, konuşma tarzları vs. vs. listemiz her daim bu konuda kabarıktır.

Bu prensip izlenimi geleceğe yönelik aldığımız kararlar sonucunda kişiye kendi hür iradesi ile kendi mesleğini kendisi edinme ve kendi saygınlığını kendisinin belirlemesi şeklinde yol almaktadır. Küçük ve basit bir örnek ile bunu tanımlayalım isterseniz akabinde ise buradan yola çıkarak diğer beyin lobumuzla bunu algılayarak “Okumak” kavramının önemini ve değerini anlayalım.

Kimi insan öğretmen, kimi insan ise tornacı olmak ister. Tornacı olsun ya da elektrikçi olsun küçüksenecek bir meslek grubu değildir kesinlikle. Zaten her bir statü bu ülkenin kalkınmasını sağladığı tarafta büyük rol oynadığı açık bir ifade ile netlik kazanmıştır. Birçok meslek grubunun hiç düşünmediğimiz anda imdadımıza yetişen, ihtiyaçlarımızın karşılandığı ve yardımcılarımız olarak hayatımızda yer edindiği de bariz bir durumdur.

Düşünesi hal durum da dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki mühendisle tornacının basit bir mekanda göreceği saygı, sevgi ve değer aynı eşitlikte olmayacağı gerçekliğidir. Sadece toplum tarafından göreceği muameleden ziyade düşünce farklılıklarının da mutlak surette yer alacağı kesindir. Biz ki Türk Milleti olarak kendini bilmeyen zihniyetler ortamı olarak her gittiğimiz mekâna bu kötü düşünce alışkanlığımızı da beraberinde getiririz.

Kendi Ülkemiz toprakların da nasıl ki bir renk üzerinden yola çıkarak “Aman kız bebek pembe giyer, yok erkek bebek mavi” diye ayrıştırma yaparak o ilk evrede bunu başlatmışsak eğer şuan mesleki konumun ve kariyerin ne kadar önem arz ettiğini de hadi gelin bir de buradan yakınız…

Evvela bu dünyanın neresinde olursanız olun ilim, irfan sahibiyle de cahiliyle, yozlaşmışlığıyla da baş edebilmek için illa da okumak gerek ve bilhassa illa da okumak…

Milletçe, Devletçe ve Ülkece ilk önce varan 2’den başlamamız gerek bu evrede yani yazılı metin okumayı sevmekten. Okuyalım ki yalan yanlış kulaktan dolma bilgiler yerine asıl bilgileri kayıt edebilelim beynimize akabinde ise bir konu hakkında ön görüşümüz olacağı zaman yanlışa doğru, doğruya yanlış ifadelerle açıklama getirmemiş olalım.

Önyargı kavramı azıcık da olsa netlik kazansın benliğimizde. Genel kültürümüzle birlikte bakış açımıza bir nebze de olsa değişiklik yapalım. Edindiğimiz ortamlarda herhangi bir tartışma konusunda bir fikir sahibi olarak bir yorumda biz yapabilelim mümkünse. Her konu hakkında elbette tam olarak bilgi sahibi olamayız ama fikir sahibi olmak, hatırlamak, anımsamak “Evet, buna denk gelmiştim olması gereken şudur…” şeklinde ifadelere yer vermek “Okumak” kavramının önemini bir kez daha vurgulama yaptıracaktır size.

Bir sabah uyandığınız da en güzel kıyafetlerinizi o gün işe giderken, okula giderken ya da bir görüşmeye giderken özenle giydiniz. Dışarda size bakanlar bir daha bakıyor ve farklı düşünceler içerisine girerek dış görüşünüz kadar düşüncelerinizin de çok farklı ve özel olduğu yönünde izlenim kayıt ediyor. Oturduğunuz kalktığınız ortamlarda da öylesiniz tabii… Ama o da ne bir tartışma konusu ve sizin fikriniz soruluyor… Şaşkın şaşkın, afal afal karşı tarafın gözleri içerisine bakıyorsunuz. Herkes sizden güzel bir çıkış beklerken ofsayt hareketinizle herkesi şaşkınlığa uğratıyor bir o kadar da utanıyorsunuz. Sonrası ise sizinle ilgili bütün hayranlıklar ve düşünceler değişiyor. İşte siz o vakit, tam da o vakit anlıyorsunuz ki değişimin ilk olarak çehrede değil de zekâ olarak başlanılması gerektiğini. Unutmamanız gerekir ki bakış açısı değişen bir ülke milletinin şüphesiz yenilikçi, üretken gözüyle sunulacak fikirlerin yer aldığı daha aydınlık, daha güçlü nesiller yetişmenin mümkümlüğünü ve daha güçlü nesiller yetiştirerek ülke geleceğinin büyük bir ufuk yolculuğu serüvenin de başarılar kayıt edeceği kesinlikle aşikâr olacaktır.

Eğitim hayatınızdan sonra elinize mesleğinizi aldığınız zaman kendi kazancınızın cebinize girmesi kadar güzel bir şey yoktur sanırım. İnsana öz güven verirken para, girdiğiniz ortamlarda da nasıl çevre edindiğinizi ortaya koyar.

İngilizlerin de söylediği gibi “Money is something but everything” (Para bir şey’dir ama her şeydir) Sözünün bunu en iyi anlatan söz olduğunu düşünüyorum. Sonuçta bu ülkenin Öğretmene de ihtiyacı var tornacıya da ama bir takım kazanımlar ve saygınlıklar söz konusu olması gerektiğinde ise “Okumak, okumak, okumak” gerektir…

Büyük şehirlerin sorunları çoktur her konuda. Her bir şeyin anahtarı ise paradır. Okumak bizlere bir şey kaybettirmez aksine kazandırır. Hırslı olan ve hedefini belirleyenlere ise kazandırmama gibi bir şansı yoktur. Belki okumak için basamakları çıkarken biran sıkıntı ve isteksizlik olabilir. Eğitim hayatlarınızı sonlandırabilirsiziniz kırsal kesim zihniyeti misali “Aklım almıyor” diye. Bunun bedelini de şüphesiz hayatınızla ödersiniz. Ekonomik gücün yetersizliği bununla birlikte beraberinde gelen düşünce değişikliği ve eğitimsizlik, kendini geliştirmeme olarak sıralayabiliriz.

Evlilik beraberinde gelen şiddete maruz kalan kızlarımızı es geçemeyiz ve çalıştığı ekmek teknesinde patronunun ağız kokusunu çeken erkeklerimizi de. Nitekim eğer okusaydın kendi kararlarını kendin alacaktın. Ayağını yere daha sağlam basıp farklı toplumlarda yer edinecek, saygınlık kazanacaktın. Hayatın akışını kendi düşüncene göre yorumlayıp o şekilde yön verecektin. Kısaca hak ettiğin muameleyi görecektin. Bilgili, kültürlü olarak kendimizi geliştirmenin yolu her daim yine okumaktan geçer ve yine okumaktan geçecektir. Bu hayatta eğer bir şeylerle mücadele edip ayaklarının üzerinde kendi imkanları dahilinde duran, kariyer sahibi insanlar varsa okumalarından ötürü belirli noktalarda yer edinerek bulunuyorlar demektir. Konuşulan sözleri önemseniyor ve sıradan bir insan gözü ile bakılmıyor.

İçimizde bazı insanlar var ki bunlar hayattan bütün umutlarını kesip el fenerlerini kapatmış insanlardır. Sürekli ezilmeyi göze aldıkları için “Ben okumayacağım, ben okumayacağım” diye adeta haykırıyorlar. İşlem çok basit varan 2’den başlayacağız akabinde varan 1’e iade-i ziyarette bulunacağız.

Okulda temel öğrenim gerekli olandır. Kitap okumak ise şahsi tercihe ve kişinin araştırma gücüne yönelik merak duyguna bağlı kalmış bir olayı’dır. Eğitim hayatında zorlanma noktaları elbette olacaktır ama biz bunu aşmak için varan 2’den başlayan nesiller görmek istiyoruz. Nitekim merakla perçinleşen bilginin gücünü bu nokta da bizi eğitim aşkına davet edecektir. İdeallerimiz yolunda ise amacımıza biran önce kavuşma planı dolayısıyla bu yüzden gerek olan hiç bir konu ayrımı yapmadan elimize geçen herşeyi deli divane “Okumak, okumak, okumak” gerek diyorum…

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 4 eseri bulunmaktadır.