Ucu Yanık Bir Mektup / Aziz Karataş
Günün verdiği ağırlıkla sessizce yatağıma ilişiyorum.
Gözlerim hafif buğulu, iyi seçemiyorum renkleri.
Yüreğim bir garip bu gece.
Ne düşüneceğime karar veremiyorum.
Midemin sol üst köşesinde bir sızı beliriyor.
Anlam yükleyemiyorum bendeki bu ani duygu değişikliğine.
Bana hayat veren tüm hücrelerin ölümünü izler gibi yaşarıyor gözbebeklerim.
Süt beyazı yanaklarım alev alev yanmaya başlıyor.
Kocaman bir cenhennem alevini yutmuş gibi yanıyor boğazım.
Az sonra kapım çalınıyor, postacının sesi patlıyor kulaklarımda.
Kapıyı açıyorum, karşımda postacınının ruhuna bürünmüş,
Mutluluğun azraili duruyor.
İlk defa yüzüme bu denli acı bakıyor.
Sanki oda hissetmiş gibiydi ölüm fermanı taşıdığını…
Elime ucu yanık bir mektup tutuşturuyor.
Mektubu alırken avuçlarım donuyor, tutmakta zorlanıyorum.
Beyin hücrelerim zonkluyor, başım dönüyor.
Hafif sendeleniyor, düşecek gibi oluyorum.
Kolumdan tutuyor yüzü kırışık postacı.
Onca yılın verdiği yorgunlukla yüzüme acı acı tebesüm ediyor. ‘Herşeyde vardır bir hayır’ deyip.
Bir daha arkasına bakmadan çıkıp gidiyor hanemden.
Hayallerim yokluğunun aleviyle buharlaşıp sonsuzluğa karışıyor.
Kalbim son nabızlarını hızlı hızlı tüketme cabasına giriyor.
İsrafil sura üfler gibi şiddetli bir depremle ruhuma üfluyor.
Ve dirhem dirhem karanlığın üşüyen gömleğini giyiyorum.
Şimdi, sensizliğinle başbaşa kalarak,
Vazomdaki çiçeklerin gözyaşlarıyla okuyorum
Gündoğumun intihar mektubunu…