Dedemli Bayramlar Burnumu Sızlatıyor / Eylül Yasemin Erener
Her kurban Bayram’ında Kayseri’ye giderdik en az bir hafta öncesinden kurbanlar seçilirdi ve dedem hepimizi götürürdü aslında aylar öncesinden almış olurdu beslensin diye bırakırdı orada ..
Genellikle koyun tercih ederdi bizler ilgilenelim diye sevelim isterdi ..
Herkes gelmeye başladı arefe gününde tüm dedemin sülalesi toplanmış olurdu kural değildi ama herkes severek gelirdi Özlem’ler giderilir saatlerce sohbetler edilirdi.
Hediyeler verilir ve arife günü biz çocuklar da dahil büyüklerimizin mezarlık ziyaretimizi yapmamızı duaya amin dememizi isterdi bazen duygu dolu anlar gözyaşlarına sahne olurdu içli olurdu duygu yüklü olunurdu arife günlerinde ve gecesinde yad edilirdi geçmişimiz ve bize anlatılırdı ..
Saatler geçmesin isterdim öyle muhteşemdi ki oyun oynamak bile istemezdik. Büyük olurduk o duygulu anlarda. Dedemin dizinde oturup izlerken konuşulanları… Canım dedem içli türküler gibi başlardı konuşmaya, bitmeseydi sürseydi çok isterdim.
Bayram sabahı sabah ezanıyla uyanır dışarıya çıkardım, her yere yanmış tezek kokuları yayılırdı bayram hazırlıkları için erkenden yakılmaya başlanmış soba bacalarından…
Sabahın erken saatlerinden bayramlaşma turları başlar, misafirlerin biri gitmeden diğeri gelirdi. Kahvaltı masası hiç kalkmazdı nerdeyse yerden. Eksilenler eklenir yerine gelenler getirilenler olurdu Nasıl bir bolluktu anlatamam şimdikinden tek fark bereketli olmasıydı sanırım…
Farklı bir kokusu olurdu dedemli bayramların ..
Hepimiz bayramlıklarımızı giyer sıraya dizilirdik el öpme merasimi olurdu dedemin ocağında. O merasim öyle sıcak olurdu ki anlatılmaz, yaşanılır ancak.
Namaz sonrası yapılırdı bu merasim sonrasında kahvaltı edilir bir yandan da kurban kesme hazırlığı yapılırdı. Soframız kaldırılmadan kurbanın yanına gider eve getirirdik hep beraber.
– Torun torba görecek bilecek hatun bilecek derdi hep..
Ananemin kaybolacaklar düşüncesi ile “kalabalık etmesinler kaybolurlar” demesine aldırmazdı dedem alıp bizi köy yerine götürürdü. Ah her şey bize oyun gibi geliyordu. Ne güzeldi herşey.. Büyüdüm ve ben o oyunu çok özledim.
Bayramlarda babam bize harçlık verir, dedem hiç harçlık vermezdi. Dedem bize özel köye özel hediyeler hazırlardı. Kimimizin kuzusu, kimimizin ördeği tavuğu olurdu mevsimiyse tarlası..
Ne güzel hediyelermiş köye gidelim diye yalvarırdık babama: “Ama benim kuzum var, tavuğum var, özler hasta olur bizsiz..” diye. Can’ım dedem şimdi çok daha iyi anlıyorum. Neden bu tarz hediyeler verdiğini… Köye özlem duyalım gelişlerimize sebepler olsundu diye yaparmış. Geç mi kaldım bilmiyorum belki birgün ben de köyümün insanı olurum inşaallah.
Kurban kesimini izlerdim hiçte itici yada kötü gelmezdi helal yaşandığından belki de.. Sonrasında bir miktar etle bizi eve yollardı dedem. Ananem kızartırdı hemen birkaç şekliyle sobanın üzerinde, daha pişmeden üşüşürdük nasıl lezzetli gelirdi şimdilerin kurban eti yemiyorum lafını hala anlamış değilim! Kim bilir belki de bu duyguyu görmediklerinden!
Gittiğimiz tüm evlerde yemekler ikram edilirdi. El emeği baklavalar, sarmalar, börekler olurdu yerdik de ilginç olan hiç zararı olmazdı, şifadır derdi ananem, öyleymiş gerçekten.. Elini öptüğümüz teyzeler nineler dedeler başımızı sıvazlar kuruyemişler verirdi köyüme has hasatlardan..
Koca bir gün nasıl da uzun olurdu yorgunluktan. Dedemin kucağında uyur bulurdum kendimi. Bazen de almasınlar beni diye ellerimle kilitlerdim boynunu, kollarım uyuşsa da vazgeçmezdim onun sıcacık kokusundan. Kocaman bir aileydik dedemli yıllarda.
Şimdi parçalanmış ayrılmış olmanın hüznü yakıyor yüreğimi …
Şimdi bu bayram bomboş geçecek kimsesiz ama hatıralar capcanlı sızlatırken!!
“Farklı bir kokusu olurdu dedemli bayramların”.. okurken o kokuyu bir nebze alabildik güzel bir yazı olmuş.