Sitem / Fadıl Karlıdağ
Uzun kış gecelerinde biriktirdim bu hüznü ben ey sevgili, elbet uzun hikaye ötesi. Yüreğime hoyratça çarparken ayaza yakalanmış duyarlılıklarım, istemsiz birikiverdi efkar. Ne çok bağırdım sanmıştım oysa duyulmamış sesim, işitilmemiş nefesim, kendimeymiş feryadım. Hoyratlığım kendime, zalimliğim nefsimeymiş. Say ki; zaman akmış ben dışında kalmışım. Mevsimler geçmiş ben sonbahara çakılmışım. Yağmurlar yağmış ben duldada, gün doğmuş ben şafakta durmuşum. Olanlar olmuş ben başlangıçta kalmışım. Umudu umuda eklemiş, heybemde birikenleri kimsesizlere bağışlamışım. Dualar birikmiş avucumda boşluğa savurmuş, kanatlansın diye beklemişim. ‘Ben’i yoklukta bulmuş, gurbeti sılada aramış, sılayı gurbette anlamışım. Aşkı özde, huzuru sözde, hüznü yüzde görmüşüm. Ötesini ararken berisini bulmuşum. Nutkum tutulmuş en güzel yerinde şarkıların gerisini getirememişim. Gökten üç elma düşürememiş, durmadan az gitmiş uz gitmişim. Dere tepe düz gitmiş şeb-i yeldaya demir atmışım. Ne çok bağırdım sanmışım, oysa kendimeymiş feryadım. Elbet uzun hikaye ötesi, gerisi hepimizin hikayesi…
Yalçın kayalıklarda, tekinsiz koyaklarda yankılansın istediğim sesler, yüreğimin çeperine çarpıp makamını ıskalamış şarkılar gibi avare avare dolanmakta şimdi kulaklarımda. Kelimelerim aykırı cümlelerde can çekişirken, yabancı ve yalancı masal kahramanları işgal etmekte yazdıklarımı. Fırtınadan kaçarken güvensiz limanlara demir atmakta yüreğimin kuşları. Her rüzgâra siper olmuş bağrım yorgun hoyrat sitemlerden. Acıya şerbetlenmiş yüreğim bîzar destursuz lakırdılardan. Üzerime kaldı çözülmemiş her bilmecenin ceremesi. Payıma düşsün istemem zamansız gidişlerin terekesi. Muradın tarumar eylemekse ey sevgili, şu ağır aksak yaşamı, işte ödünç aldım Mecnun’dan kalpten taşan duayı. Hastalıksa eğer mecnunluğum, Sen arttır hastalığımı Ya Rab! Ta ki kuşatsın bütün benliğimi ıstırap..
Bir sessiz sitem yazdıklarım ey sevgili, kayda geçsin diye ahvalim bir nihayetsiz uğraş. Heybemdeki en afili cümleleri yoluna serdimse cömertliğim değil, ‘sevdada ustalığım’ bilinsin diyedir. Ay ışığına ve hüzünlü şarkılara müptela olduğum anlaşılsın diyedir. Adına şiirler yazdığımdandır bu anlam bereketi. Bu rahmet yağmuru biteviye biriktirdiklerimin semeresi. Bulutlar şarkılarımın habercisi, gök gürültüsü yüreğimdeki fırtınanın yankısı. Bildiklerim bilmediklerime, gördüklerim görmediklerime kılavuz olsun diyedir hesapsız uğraşım. Hay’dan böyle geldi, Hu’ya böyle varacak bu belalı başım…
Sözcüklerim yol olsun mesafelere, cümlelerim yurt olsun düşüncelere diye kıvranmakta kalemim. Vücudumun her zerresi ayrı bir telden çalmakta, tekdüze bir hayatın ahengini bozmaktadır eğri büğrü dizelerim. Korku ile ümit arasında gerilmekte bedenim. Bedenim gerildikçe sabrım artmakta, inancım güçlenmektedir. Zamanın fırtınasına , boranına , cümle meşguliyetine, getirdiğine, götürdüğüne bir Çin Seddi oluyorsa göğsüm varsın ağır yara alsın yüreğim. Varsın uzasın yol önümde , varacağım bir nihayet varsa sonunda, dert değil çekilecek çileler icabında. Ve sitemimiz sevdiğimizedir ey sevgili, intizarımız can özümüzedir. Gerisi herkesin hikayesi. Kurgusu berbat, örgüsü karışık bir zihin bilmecesi. Önümüze serilmiş karmaşık bir haritadan gün be gün çıkış arıyoruz zaman labirentinde. Pusula O’nu gösteriyorsa sevgili, rota O’na sabitlenmişse bütün zamanlarda gam değil geçen eyyamın fazlası-eksiği, derdi kederi…