Yaşamak / Gülcihan Sinem Öztürk
Kalbi, aklı ve dili arasında yazdıklarında yaşar insan… Hayatına tüm çizdiği yollar ayrıma varmadan, zaman denen gardiyanın avuçlarında tuttuğu kum tanelerine eştir. Mistiktir tadı biraz sevdanın, adı olmasa da tadı vardır… Kimi zaman bir çiçek rengine, bir kuşun kanadına, bir deniz damlası ya da gökyüzünün ışıltısına bulaşıcıdır. İlacı yine insanın kendini olduğu gibi kabullenmesi, özünde araması kaybettiklerini ve korkularının üstesinden gelmesidir.
Uzakta arar insanoğlu hep ufka bakar, hâlbuki mutluluk bugün de var, ne biriktiyse anlarda güzellikten yana hatıralarda onunla dolar kumbaralar… Veryansın, şikâyet etmemek lazım anlayabilmek, anlatabilmek ve değer vermek ama çokça sevmek… Bir şiirdir yaşamak, mısralarını beğenmeyip yenilemeye kalktıkça yeni baştan başladığımız ama yaşattıklarına da asla doymadığımız…
Antik acılarına dokunur insan yüreği, köklerinden gelen, her bir hücresinde çoğalan hatıralarını özler. Ruhu uçsuz bucaksız bozkırlarda koştururken atlarını, gördüğü her manzaraya yeniden aşina olmak ister. Köklerini özler, tek derdinin doğa ile mücadele olmasını ister. Materyal sonradan dâhil olmuştur bu yolculuğa o yüzden insan zaman kaybını öğrenmiştir, macera aramıştır kolaylaşan hayatında sorun yaratmaya. Bunun farkında olan insanlar daha minimalist bir yaşamı seçerek, kendi özünde mutlu ve barışık yaşamış, diğerleri ise daha gösteriş içinde materyalist bir yaşam tarzını tercih ederek ruhunu kasırgaların merkezine atmıştır. Savrulur durmadan aynı yörüngede, hızla döner durur ve bunun içine dâhil eder tüm sevdiklerini. Hâlbuki aslolan kendi benliğini ve özünü aramak, antik yalnızlığının, kendi duvarlarının gölgesinde yaşadığının farkına varmaktır.
Kimsenin deneyimlerini hafife almayın, herkes yaşadığınca, yaş aldığınca bilir bir parça yaşamayı… Tecrübe başkalarının deneyimiyle katlanır. Eksiktir her şeye rağmen yaşamak, çok fazla dolu dolu yaşansa bir haktan çalınmış, az tecrübe edilse kendinden geri kalmıştır insan… En iyisi kararında olandır, kararlı ve tam ayarında yaşamak, yaş almış olmak…
Söylenen bir söz ile insanlara çok sağlam duvarlar da ördürebilirsiniz hayata dair, gönül bahçelerinde çiçekler de açtırabilirsiniz…
Aklı erdiğince, dili döndüğünce, kalbi elverdiğince taşır insan sorumlulukları, başka insanları, tavrı, duruşu, tarzı… Yaşamak sadece işe yaramak da değildir bazen, birinin eksiği diğerinin fazlası, birinin rahatlığı diğerinin kaygısıdır. İş yapmış olabilmek için sürekli devinmek, hareket etmekte gerekli değildir. Böyle de dengi dengine sürer gider bu hikâye… Başta anlaşılmaz ama insan başkasında gördüğünü kendi yaptıklarından, yaşadıklarından tanır bu yönüyle insan insana biraz da aynadır.
Kimine göre gelip geçici, kimine göre biraz seçici yaşamak… Bireylerin farklı bakış açılarına saygı duymak, küçük hatalarını hoş görmek, büyük hatalarda ise araya mesafe koyup uzaklaşmak yaşama hevesinin kırılmaması açısından değerli.
Canım arkadaşım yine gönül bahçelerine çiçekler açtırdın. Yazdıkların, yaşam biçiminle örneksin . Her kelimen, aynada yansıyan duygular gibi..
Yaşamın karmaşıklığı içinde, farklı bakış açılarına saygı ve hatalar karşısında sınır koymak ne kadar önemli, bunu senin kaleminden bir kez daha anlıyoruz. Senin gibi insanlarla bu dünya daha güzel
Bu güzel yazı için seni içtenlikle tebrik ediyorum. Kalemin hiç susmasın,okuru çok olsun.
Sevgilerimle,
Kalemine sağlık
elinize emeğinize sağlık. çok güzel yazı ilgi ile takip ediyorum. başarılarınızın devamını dilerim