Algıyı Güncellemek… / Güler Demirhan
Hani zaman zaman cihazlara güncelleme gelir ya, bunun gibi insanların algılarına da güncelleme gelmeli.
Bir insanı nasıl tanımışsak hep öyle duruyor zannediyoruz.
Hep aynı fikirde, hep aynı kafada, aynı yapıda öylece bekliyor sanıp o şekilde muamelede bulunuyoruz.
Beş yıl önce, on yıl önce belki yirmi yıl öncesi nasılsa hâlâ öyle kaldığına kim ikna etmişse bizi!?
Hayat akışı içerisinde yaşanan olay ve durumlarla, alınan eğitimle, okunan kitap ve benzeri kaynaklarla, izlenen programlarla, dahil olunan farklı ortamlarla dimağı öylesine gelişip değişiyor ki insanın.
Tüm bu yaşanmışlıklar, insanların fikir dünyalarında başka başka kanallar açıyor.
Bazen bu durumu yansıtma konusunda çekimser kalıyorlar.
Gelişim ve değişimini yansıtamayıp, huzuru bozulmasın diye içine kapanan insanlarla da karşılaşıyoruz.
Eskiden beri kendisini tanıyan çevrelerinin yargısından ve tepki almaktan çekiniyorlar belki de…
Buna ne olmuş, böyle değildi, bozulmuş, değişmiş vb sözlerden…
Hâlbuki fikirleri değişmeyenler yalnızca deliler ve ölülerdir.
Biri zaten ölmüştür, diğeri ise artık değişime gerek duymaz.
Bir bilgeye sormuşlar: “Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?”
“Terzimi severim” diye cevap vermiş.
Soruyu soranlar şaşırmışlar:
“Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?
“Bilge” bu soruya da şöyle cevap vermiş:
“Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir.
Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.
Algıların da fikirler gibi güncellenmesi şart.
Tabii bunun için düşünmek, aklı işletmek gerekir. Zor iş diyoruz işin kolayına kaçıyoruz belki de…
Mâlesef konu yalnızca insanlar değil.
Mahalle, semt, köy, şehir gibi mekanlar için de geçerli.
Bunlar da zamanla gelişiyor ve değişiyor.
Kimi semtler, mahalleler belki şehirler nüfus olarak, mahalle halkının gelişimi ile başka başka hallerde değişip ihtiyaçları da farklılaşıyor.
Ama onu yönetenlerin aklında belki yirmi yıl öncesinin semti, köyü, kasabası var buna göre yorum yapıp hizmet getirmekten imtina ediyorlar.
Efenim oranın halkı alt düzey, hem sessiz sedasız tipler, haklarını da arayamazlar. Denip yöre halkının isteklerine, ihtiyaçlarına kulak tıkıyorlar.
Hâlbuki insanların değişip gelişmesiyle şehirlerin, köy ve kasabaların, semt ve ilçelerin de ihtiyaçları değişip gelişiyor…
Gelişmeyen tek konu insanların/yerel yöneticilerin algıları ve eskide kalan zihinleri oluyor.