DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Anlaşabilmek / Gülcihan Sinem Öztürk

Bazen zamana bırakırız olmasını istediğimiz şeyleri, zaman her şeyin ilacı diyerek erteler, öteleriz. Hâlbuki zaman sadece unutmayı öğretir, yok saymayı, yokluğa alışmayı… Sevilen ne varsa zamana emanet edilmez, görmezden gelinmez ve vazgeçilmez. Bu yönüyle ele aldığımızda sevebildiğimiz, değerini bildiğimiz ne kadar az şey olduğunu gördüğümüzde insan olarak tabi ki şaşırıyoruz. Değer verdiğimizi düşündüğümüz pek çok şeyi ne kadar ertelemişiz, ne kadarından vazgeçmişiz meğer önce sevdiklerimizden sonra da kendi doğru bildiklerimiz ve kendimizden… Bunu fark ettiğimiz an daha duru bir kalple yaşamaya başlıyoruz fakat çoğu zaman iş işten geçmiş oluyor… Önce yasını tutuyoruz geride bıraktığımız her şeyin ve herkesin, sonra acısını çekiyoruz ve bir yerden sonra tekrar ellerinden tutuyoruz özlediklerimizin araya hiç zaman ve mesafe, hiç kimse girmemiş gibi… İstiyoruz ki kaldığı yerden devam etsin bazı şeyler ertelenmesin, kırıldığı yerden yeşersin bütün güzellikler ama bu beklentiyle bile zaman kaybediyoruz… En kısıtlı hazinemiz, en verimli günlerimiz zamanın kısırdöngüsünde umarsızlığımızla kaybolup gidiyor, anaforlara yeniliyoruz. Rotasından çıkıyor hayallerimiz, her rüzgârdan ümit bekleyip kendimizi erteliyoruz…

Yavaş yavaş kavrulurken acılarımız, bir nefes, bir mola, bir dem arıyoruz bir bardak çayda… Çayında tadı yok yanında halden anlayan bir dost olmayınca. Çoğu zaman iki kelime etmeyi özlüyoruz anlaşılabilir olmasa da, içimize susuyor, kalbimize dertleniyoruz. Aklımızla kalbimizin savaşı arasında hep biz kalıyoruz ve mantığa mı duyguya mı teslim etsek yaşam yönetimimizi hiç bilmiyoruz. Bir süre sonra varsayımlar giriyor devreye, ya şu konu aksi giderse… Ya bu böyle olmazsa… Ya daha çok incinirsem… Ya istemeden üzersem… Burada zora sokuyoruz kendilik savaşımızı, ince eleyip sık dokumak yetmiyor çoğu zaman, taviz üstüne taviz veriyor, hak edilenleri öteliyor, kısıtsız bir vakitteymiş gibi yaşamaya başlıyoruz…

Aklımız olmadık anlara olmadık çözüm yolları sunarken, çoğu zaman vazgeçirmeye çalışırken bir şeylerden, kalbimiz kendi acılarına sızlamakla zaman geçiriyor ve istemeden kendi içimizde zerrelerimize ayrılıyoruz… Sonrası zaten odaklanamamış, ne istediğini bilmeyen, kendi rüyasını yaşayan doyumsuz bir zihin ve sevmenin sevilmenin ne olduğunu bilmeyen, sevemeyen, sadece dolaşım sağlayan, gönül olamayan bir kalp olarak ilerleyip yönümüzü karanlıkta bulmaya çalışıyor, depresyonumuza kapanıyoruz. Kendi içerisinde bile çelişir insan bu yönüyle, değil ki başkalarını anlamak, başkalarıyla anlaşmak hiç kolay değildir… Bu yüzden kendi çelişkisini anlayabilen insan başkasını da anlayabilecek kapasitededir.

Hiçbir kural, kaide ve şart koşmadan, beklenti içerisine girmeden teslimiyet yaşadığımız anlar vardır. Sonucun ne olacağına dair hiçbir ipucu göremediğimizde, zihnimizin var olan kalıplarından hiçbirine sığmayan bilinmezlik anları…

İnsanlarla yaptığımız anlaşmalara uyumsuzluk göstermektense hiç anlaşmamış olmanın da huzur verdiğini bildiğimiz zamanlar daha iyi hissederiz kendimizi, yüzeceğimiz su bulanık olacağına hiç yüzmemeyi sadece bir kenarda sakince oturup beklemeyi seçeriz. Böyle anlarda ve çevremizdeki insanlarla hangi yollara çıkabileceğimizi belirlediğimizde, içimizden geçenleri sadece kendimizle paylaşmış olmanın sessizliğine vardığımızda, kendimize yazdığımızda en sessiz mektupları, var olan duruma kolaylıkla uyum sağlayabildiğimizde egomuzdan sıyrılır, tüm kalıplarımızı bir kenara bırakır ve kendi kişisel yönetimimize doğru en kararlı adımı atmış oluruz. Sadece yazdığımız kalemi, oyunun kurallarını belirleyerek kendi kişisel sığınma ve korunma alanlarımızı, zihnimizde sur duvarlarla çevrili kalelerimizi yönetme potansiyeline sahip olabiliriz. Çünkü insan sadece geçmeyi hak edenlerin geçebileceği surlar inşa eder, zihninin ve gönlünün kıyılarına, dil ve sesin çatlaklarına izin vermemek için müziğin sesini açar ve bastırır tüm sessizliği…

En yakınımızdaki insanlarla bile farkında olmadan anlaşma kuralları belirleriz, bu kurallara en sık maruz kalanlar en yakınlarımızdır; ailemiz, sevdiklerimiz ve en yakın dostlarımız…

Birilerinin bize yaklaşabilmeleri için belirli kurallara uymalarını talep edebiliriz, insanın doğası gereği kuralları olan, hayatta kalmaya öncelik veren yapımızdan kaynaklanır pek çok şey; bizi olumsuz etkileyebilecek olan herkesten ve her şeyden korunmak isteriz vazgeçmeden potansiyelimizden. Kendi iç sesimizle anlaşabilmektir asıl mesele, çelişkilerimizden kurtulmaktır bir nebze. Bunu bazen çok geç farkederiz.

Bu yazıyı paylaş:

4 thoughts on “Anlaşabilmek / Gülcihan Sinem Öztürk

  1. Ne kadar derin ve dokunaklı yazmışsın
    İnsanın zamanla olan bu çetin savaşını kayboluşlarını kendine dönüş çabasını öyle gerçek bir dille anlatmışsın ki her cümlesinde ayrı bir sızı ayrı bir iç hesaplaşma var
    Haklısın zamanla iyileşmek sandığımız şey aslında zamanla kabullenmek unutmak ya da vazgeçmek oluyor çoğu zaman Sevdiğimizi sandıklarımızı değer verdiğimizi düşündüklerimizi bile bazen en acımasızca zamana teslim edebiliyoruz İnsanın kendiyle olan savaşı kendi çelişkilerini fark edebilmesi iç sesiyle barışabilmesi gerçekten en büyük zafer belki de Ve senin de dediğin gibi bazen sessizliktir en büyük dost bazen bir bardak çayın yanında bir anlayış insanı bütün bir hayata yeniden bağlayabilir Ama insan yine de umut etmekten yeniden başlamak istemekten vazgeçemiyor Bazen bir kırığın üstüne yeniden çiçek açtırmak bazen sadece kırıkları sevmek kalıyor elimizde Böylesine içten bir yazıya cevap yazmak bile insanın içini titretiyor yüreğine kalemine sağlık hocam

    1. Çok teşekkür ederim Mehmet Bey samimi ve içten yorumunuz beni mutlu etti. Anlamak, anlaşmak ve anlaşılabilmek adına umutlarınızın daim olması dileğiyle.

  2. Kendimi buldum yazdıklarında birazda kayboldum 😉
    Çok ince çok sağlam… Yüreğine, aklına, fikrine sağlık … Kendimi bulmaya gidiyorum hadi bakalım☺️

  3. Ne güzel yazmışsın canım Gülcihan Hocam Anlaşılmanın kıymetini bilen yürekten dökülen her kelime o kadar kıymetli ki.
    Anlamak da anlatabilmek de,anlaşılabilmek de büyük meziyet..
    Dilerim karşımıza hep bizi gerçekten anlayacak, yüreğimizin dilinden konuşabilecek güzel insanlar çıksın.
    Kalemine, yüreğine sağlık… Böyle zarif,içten duygularla yazılmış her satır, dünyayı daha güzel bir yer yapıyor.İyi ki varsın 🫶🏻🥰🥰💖🌸💐

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 5 eseri bulunmaktadır.