DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Neredesin “SAYGI” / Tülay Demircan Koyuncu

Artık, yüzyılın getirdiği bir hastalık olarak algılıyorum. Lakin eskilerin böyle hal ve davranışları olmamıştı. Varsa bile bu düzeyde asla değildi. Hayatın akışında artık sular bulanık. İnsan denilen varlık da agresiflik ve saygısızlık almış başını gitmiş.

İnsanlara neler oluyor!? Eski zamanlara göre şimdiki insanlarda okuma oranı yükselmişken. Yani okuyandan cahil olmaz ya! Saygı denilen duyguyu ne yazık ki kaybetmeye başlamışlar. Saygı neydi? Ya da saygı duyulmalı mıydı? Ya da saygı göstermeli miydi?

Evet! Aslında iki farklı davranış biçimidir. Saygı duymak; içseldir. Yani ruhunuzla yaptığınız, karşınızdaki insanın fikirlerine, yaşam tarzına inançına…vs. katılmasanız hatta sizlere tamamen aykırı dahi gelse, “Her insanın kendi hayatı diyerek” müdahale etmemektir.

Saygı göstermek ise; beden dili ile yapılan davranıştır. Karşınızda konuşan insanı dinlerken yüzüne bakmak,
Konuşmasını bitirene kadar beklemek, mimikleriniz ile karşınızdaki insanı küçümsememek vs…

İnsan; kişiliğini oluşturacak karakterini, küçük yaşlarda aile içi eğitimi ile alır. Sonra okul hayatı boyunca üstüne eklemeler yapar. Neden?

Birbirimize saygı duymazsak saygı göstermeyiz ki! Her insanın yaşayışları elbette farklılık içindedir. İnançları, örf ve adetleri hep farklıdır. Düşünsenize, her insan aynı düşünecek, aynı yönde hareket edecek. Mümkün olmayan bir hayal olmasın da zaten!

İnsan olmanın en zevkli tarafıdır, renkli hayatların yaşanması. Günümüzde bir olay yaşanmasın ki! İnsanlar kavga etmesinler. Ya dinlemeyi öğrenemedik, ya da yazılanları okumayı, hakaret etmek için yarışır olduk. Yiyip, içtiğimiz ve oturup saatlerce hoş sohbetler yaptığımız, hatta yardımlarımızın dokunduğu kişilerin bir an da yaptıkları saygısızlıklar…
Ne acıdır ki! Artık her an yaşanmakta.

En büyük saygısızlık da insanların seçtikleri inançlara yapılmaktadır. Ateist olduğunu açıklayan ve inancının olmadığını rahatlıkla söyleyen insanlar vefat ettiklerinde, ne vahimdir ki cenazeleri camilere götürülmekte, hatta namazları kılınmakta. Ardından her ağızdan çıkan sözler ise; “Mekânı cennet olsun.”, ya da “Allah’ın rahmeti üzerine olsun!”

Ya neden saygısızlık yapıyorsunuz ki? Bu kişiler bu hayatı red ederek yaşamlarını sürdürdüler. Şimdi ölünce neden ihanet edercesine inanmadıkları bir şekilde hareket ediyorsunuz?

Ateistliğine saygı duymayabilirsin. İnancın gereği sana ters gelebilir, lakin saygı göstermek zorundasın. Ardından ne bir küfür ne de bir lanet okuyamazsın ya da “mekânın cennet olsun.” diyemezsin. Eğer saygı göstermeyi öğrenmiş isen,
Seçimini yapmış bir kişiye ruhen saygı duyma ama saygı göster.

Sanıyorum ki bizler yavaş yavaş insanlığımızı kaybediyoruz. İnanmak Allah ile kul arasında olan kuvvetli bir bağdır.
Zorla olacak bir vakıa değildir. İnanan inanır, istediği hayatı da yaşar. Hesap verilecek tek makam;”Allah’ü tealadır.”
Kulun kula saygıyla hareket etmesi, aslında yaradanına olan sevgisinden kaynaklıdır. Sevgiyi yüreğimize dikmeli ki, Ruhumuzda saygı ağacı var olsun.
Susmak, lal olmak değil ise, konuşmak, alim olmak hiç değil.
Yaradan iki kulak bir ağız vermiş ise, “İki düşün bir konuş” dememiş mi?
Düşünebilmeyi başarmak ise insan olmak demek!!!

Saygılarımla değerli Okurlarım.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 8 eseri bulunmaktadır.