DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Dünars / Ali Rüzgar

“Belki dünyanın en güzel hikayesini anlatamam ama hikayelerin en güzel dünyasını anlatacağımız sizlere.”

Tanrım söylenen kelimeler nasıl da etkiliyor insanı. “İlk bahara naz-ı gamze eden güneş dalgaları sığırcıkların yuva yapmalarına geç başlamalarına sebep olmuştu o yıllarda. Yavrularını doğurmak için nice kuş türü yuvalarının hazır olmasını bekliyor, hatta yuvalarını hazırlayan erkek kuşlara bile yardım ediyorlardı.” hikayenin tam da bu yerinde pencereden odaya dalan bir şimşek parıltısı ardınca da gök gürlemesi hepimizi farklı bir boyuta taşıdı. Üç kız, iki erkek olan bizler daha olayın şokundayken “Ben de karınca misali, kelebek etkisi yaratmak için elimdeki tahta parçalarını çivi, testere, çekiç ve aşkla birlikte kullanarak yuva yapmaya koyuldum” diye gururla söylendi. Kim mi? Acele etme hikayenin sonunda öğreneceksin.

***

Ben gözlerimi bile kırpmadan kendini gemiden denize bırakan insanlara baka kalmıştım. Sulara atlayanlar bir daha suyüzüne çıkmıyorlar sanki başka bir dünyaya geçiş yapıyorlardı. “Haydi şimdi o yuvaya ziyarete gidelim” dedi ve sağ eliyle denize atlamamızı söylermiş gibi bir işaret etti. Hepimiz iradesiz bir tarz sergileyerek denize döküldük. “İşte şimdi bana kimse inanmayacak” diye söylendim kendi kendime. Daha sonra yanımda olan dört arkadaşım var diye düşündüm, bu düşünce beni rahatlattı. Dalmaya devam ederken gökyüzünden düşen insanlar (ben dahil) dünyamızın yıldız düşmesine benzer bir güzellik sergiliyorduk. Fark; düşenlerin yıldız değil insan olması ve düşmesi değil de batmasıydı.” Geldik. Şu an da Dünars’ a girmek üzeresiniz.” deyince “Ama nasıl olur bu?” diye çıkıştım onun bu sözlerine karşılık olarak. Çünkü karşımızda dağ kadar bir kaya parçası duruyor üzerinde ise iğne deliği kadar bir kapı vardı.

 

“Ne dağlar var yüreklerde bilinmez,
Nice sevda, elden birşey gelinmez.
Gitme demesi zordur ama,
Aşk gördün mü, yaşar iken ölünmez?”

 

Başarmıştım. O iğne deliğinden geçmiştim. Benimle birlikte gelen şu üçü kız biri erkek olan arkadaşlarımda geçmişlerdi. Hani şu kağıt, kalem, kitap bir de sen, Kamelya.

Artık bu ülkenin vatandaşı oldum. (Özür dilerim olduk.) Burası o kadar hayat dolu ki, şöyle anlatayım. Bir kere burada zengin insan yok. Herkes eşit olunca zengin fakir ayrımı da olmuyor. Ayrım sözü çok garip sesleniyor şimdi kulaklarıma. Savaşlar yok, tacizler, hırsızlıklar, cinayetler, kavgalar, yalanlar yok. Mesela çocuklar daha anne rahmindeyken nereye atılacak diye düşünülmüyor doğurulduğunda. Aldatmalar, aldatılmalar, ihanetler falan yok mesela. En güzel yanı ne biliyor musun? İnsanları insanlardan korumak için bir nevi insanları koruma kurumlarına insanların seçilmesi o insanlardan da insanların korunması için başka bir kuruma insanların görevlendirilmesi gibi saçma sapan şeyler yok. Yani kısaca gerek yok. Bir de her geçen akşam daha çok insan düşüyor Dünars’a denizyüzünden. Ben hep seni tutuyorum dilek olarak.

Not: Seni seviyorum. Dünars’taki bir kuş yuvasından.

İmza: Rüzgar

Unutmadan hikayeyi anlatan kişi bu dünyanın hiç’ iymiş.

04:04:2020.

 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 14 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları