İslam Medeniyeti ve Adalet / Ebrar Çimen
İslam medeniyetinin önemli özelliklerinden biri de adalet prensip ve anlayışına bağlı olmasıdır.
İslam’ın çok önem verdiği konulardan birisidir. ”Hakkı teslim etmek ve kim olursa olsun eşit muamelede bulunmak” Peygamberimiz buna çok dikkat eder, ”Suç işleyen kızım Fatima bile olsa cezasını veririm.” buyurdu. Adalet her şeyi layık olduğu yere koymak, doğru hüküm vermek haksızlıktan sakınmaktır. Hz Adem’den son Peygamber Hz Muhammed (s.a.s)’e kadar gelen bütün peygamberler hak ve adalet anlayışını insanlara tebliğ etmek için gönderilmişlerdir. Yer yüzünde ilahi adalete uyulduğu sürece insanlar arasında huzur, barış, ve sevgi hakim olmuştur. İslam dininde adalet denince din, dil, irk, cinsiyet ve ülke farkı gözetmeden insanlara, insan olarak yaratıldıkları için eşit davranmak ve Allah’ın insana doğuştan verdiği can, mal, akıl, namus ve din gibi insan için hayati önem arzeden hakları korumak akla gelir.
Kur’an-I Kerim’ in üzerinde durduğu en önemli konulardan biri de adalettir. Arapça ”a.d.l” kökünden gelen adalet kelimesi, sözlüklerde hakkı yerine getirmek, doğru olmak, birbirine eşit olmak, insaf etmek haksızlıktan kaçınmak herkese hakkını vermek, davranışlarda doğru olmak ve tarafsızlık gibi birçok anlama gelmektedir. Bu kelimenin zıddı ise zulüm, haksızlık, adam kayırmak, taraf tutma ve insafsızlık gibi kotu davranışlardır.
İslam gerek Kur’an gerekse Hz. Peygamber’in hadisleri vasıtasıyla herkese karşı aynı şekil ve şatlarda adaleti uygulamasını ister. Ve bu önemli bir prensip, hatta bir ibadet gibi telakki edilmektedir. Zira adaletin uygulanması sayesinde her turlu haksızlık ortadan kalkacaktır. Günümüzde ne çok ihtiyaç duyduğumuz şey… İnsanlar geçim, makam ve mevki derdine düşmüş ve kimse bir diğerinin hakkına riayet etmiyor hâlbuki İslam’ın kuralları huzur ve mutluluk için konulmuş fıkhî konulardır.
Bazen yasadığımız dünyanın içinde gözümüzle görüp kulağımızla işittiğimiz adaletsizlik canimizi sıksa da Allah’ın kelamını hatırlayınca, hak batıla elbet bir gün galip gelecek. Herkesin önünde ve ardında, birbiri ardınca gelip giden melekler var, onu, Allah’ın emriyle koruyup gözetirler. Şüphe yok ki bir topluluk, ahlakini kendi düşünce ve hareketlerini değiştirmedikçe Allah o topluluğu değiştirmez. (Ra’d Suresi 11) Oysa biz hep ötekileri değiştirmek istiyoruz. Siz beni, ben size gibi hâlbuki kendimizi değiştirmemiz gerekli Allah’ın rızası yönünde iste o zaman hiç kimse haksızlığa uğramaz. İrademizi doğru bilgili ve dürüst kişilerle birlik olup istişare şurası ile karar verip hareket etmemiz bizim ve insanlık için en doğru karar olacaktır.
Zira insan beşeri varlıktır tek başına alınan kararlarda hata yapma ve adaletli karar alamama ihtimali yüksektir, bu da bize adalet çizgisinde birlik içinde birbirimizi anlayarak destek ve yardımcı olarak, yanlışlıkları uyararak hareket etmemizi şüphesiz gerekli kılar. Bunu yaparken sadece Müslümanlarla değil Peygamberimizin(sav) Mekke’de Medine’de yaptığı gibi ehliyet ve liyakat imandan önce gelir düsturu ile hareket etmemiz ve ayni zamanda “Muellefe-i Kulub” içinde gereklidir. “Hilful- Fudul’ örneğinde olduğu gibi kendi aramızda müttehit olacağız. Diğer topluluklar ile ilke temelli ittifaklar kuracağız. İlkeli birlik mümkün değilse ama değer üretiyorsa başkasının temel haklarına yönelik tehdit oluşturmuyorsa onlarla da nimet ve külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleştireceğiz.
Bizim Medeniyetimizin Alamet-i farikasi budur. Bir adı da “Adil” olan Allah, her turlu fiil ve hareketimizde adalet prensibine riayet etmemizi ister. Nitekim Kur’an-i Kerim’de yer alan “Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar.” (Nahl,16/90) ile “Ey insanlar Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahitler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz size adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olun ki o, takvaya daha yakındır…” (Maide, 5/8) adaletin önemine işaret etmektedir. Karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek başkalarına yardım edersek Allah da bize onun karşılığını on kati, yüz kati, hatta yediyiz katıyla verecektir. Unutmamak gerekir ki her toplum layık olduğu gibi idare olunacak. Toplum adalette kendini yüceltirse Allah onların onunu açacak, onları yüceltecek eğer Allah’ın rızasının aksine hareket eder adaletten şaşarsa Allah onları zelil edecek.