DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Hoşgörü ve İnsan Hakları / Ebrar Çimen

Hoşgörünün olmadığı toplumlarda hayat hep çatışma ve kargaşa içinde geçer. Irk din, dil, cinsiyet ayrımı gözeten toplumlarda ise barış ve huzur bulunmaz. Hoşgörü ve insan hakları bugün dünyanın en çok ihtiyacı olan iki değerdir.

İnsanların kültürlerin ve fikirlerin yüzyıllardır içiçe geçitiği İslam medeniyeti bu iki temel üzerine kuruludur. Hoşgörü ve insan hakları  İslam medeniyetinin ahlaki unsurlarıdır ve hoşgörü İslam medeniyetinin en büyük erdemlerinden biridir.

“Yaradılanı hoşgördük, yaradandan ötürü” diyen Yunus Emre’nin çağrısı yüzyıllardır bu toprağın insanının kalbinde yer etmiş, “Gel! Ne olursan ol, yine gel” diyen Mevlana’nın haykırışı  kalpleri yumuşatmış ve sinelere işlemiştir.

Kuran-ı Kerim’in “Rabbinin yoluna, hikmetle güzel öğütle davet et onlarla mücadeleni en güzel yol hangisi ise onunla yap.” (Nahl-16/125) keza “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara-2/256) Buna benzer birçok ayetlerde İslam’ın hoşgörüsünü ortaya koyar.

Sevgili Peygamberimizin (sav) şu hoşgörü örneği bize rehber olmalı  “Hıristiyan Necran heyeti bir ikindi vakti Medine’ye gelerek Mescid-i Nebevî’ye girmişlerdir. Hz. Peygamber ashabı ile henüz ikindi namazını kıldığı sırada ibadet vakitleri gelen Hristiyanlar doğuya yönelerek ibadet etmeye hazırlanmışlardır. Hz. Peygamber onların ibadetlerini mescid içerisinde yerine getirmelerine müsade etmiştir.”

Müslümanlar fethettiği topraklarda yaşayan herkesi, inanç ve fikirlerinde serbest bırakarak, Hak ile batılın doğruyla yanlışın ayrımını inançlar arasında hangisinin tercih edilmesi gerektiğini belirtmekle yetinir. Müslüman devletlerin idaresi altındaki tebaanın rahat ve huzurlu bir hayat geçirmeleri, serbestçe ibadet etmeleri böyle bir anlayış sayesinde mümkün olmuştur.

İslam’ı kabul etmesiyle yeni bir hayat anlayışına giren Müslüman Türk dünyası bu yeni dinin emirlerine uygun olarak hoşgörüyü benimsemiş Osmanlı’larda başka dinden olanlara karşı  müsamahalı davranmak devlet politikası olmuştur.

Hz. Peygamber’in hicret esnasında Medine’deki değişik inanç mensuplarıyla ve etnik gruplarla yaptığı Medine sözleşmesi, hayatı boyunca etrafındaki insanlara davranışları, çeşitli din mensuplarıyla ve kölelerle ilişkileri ve bu konudaki tavsiyeleri insan hakları açısından büyük öneme sahip belge ve uygulama örnekleridir.

Resûlullah’ın uygulamalarının ana çerçevesi mahiyetinde olan Vedâ hutbesi de, insan hakları açısından önemli bir belgedir. Vedâ hutbesi kişi, aile, toplum (müminler toplumu) ve bütün insanlığı iç içe geçmiş daireler biçiminde içermektedir. Başlangıç cümlelerinden sonra hutbe, “Ey Allah’ın kulları, sizlere Allah’tan korkup çekinmenizi tavsiye ederim.”

Tüm bunlar, İslam’ın insanlara öğütlediği ahlak özelliklerinin, dünyaya barış, huzur ve adalet getirecek erdemler olduğunu göstermektedir. Şu an dünya gündeminde olan ve adına “İslami terör” denen tamamen İslam dışı ve ecnebi mihraklı barbarlık ise, Kur’an ahlakından tamamen uzak, cahil ve bağnaz insanların, dinle gerçekte hiç bir ilgisi olmayan canilerin eseridir. İşledikleri vahşetleri İslam kisvesi altında yürütmeye çalışan bu kişi ve gruplara karşı uygulanacak kültürel çözüm, gerçek İslam ahlakının insanlara öğretilmesidir.

 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 3 eseri bulunmaktadır.