DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Şiirler / Remzi Gülek

GERİYE KALAN

Koca divanlar da yazsan
yahut kötü şiirler, yalnızlığında
Bir tek kokun kalır ardında
seni hatırlatacak, insanlara

Yüce dağlar da yaratsan
yahut çobanlık da yapsan küçük dağlarda
Bir tek ahın kalır ruhunda
seninle gelecek, sonsuzluğa
Son toprak da üzerine atıldığında

BİLİNMEZLİĞİN ŞEREFİNE

İnsana bi’ anılar kalıyor;
acıların üstünde tüten
Bir sigara gibi çekiyorum içime
ve üflüyorum bilinmezliğe

Kim sahip çıkar bu kimsesizliğe?
Kim, nasıl yaşar, bu kimsesizlikle?
Bir kadeh daha koy, içeceğim;
bu kez, bilinmezliğin şerefine

ÇIKMAZ SOKAK

Ah şu akşamüstleri
insan onlarla nelere kapılmıyor ki?
Gündüzün toprağına gömülen heveslerin
hayaletlerine bürünme vakti sanki

Sensizliğin ağırlığıyla boğuluyorum
Bu akşamüstü de sevgili
Son birkaç yüzünde olduğu gibi
Ah, neler söyleyebilirim ki?

“Ama insan, kendisiyle savaşını tamamlamadan
yüzünü sevgiliye dönmemeli”
diye inanıp, savaşımıza kapılmaktan
göremedik birbirimizi

Niçin, böylesine insafsızız kendimize ey sevgili?
Ne olmuş sensiz eksik hissediyorsam kendimi?
Söyle! Hangi savaş, hangi acı
çekmeye değer böylesi bir ayrılığı?

Biliyorum sevgilim, senin de özlemimle kederlendiğini
bütün bu akşamüstleri
Ve yine biliyorum ki, akşamüstleri değil
yakan bu özlemin ateşini

Biliyorum, evet onu da biliyorum ne yazık ki
Dönsek, yine üzeceğiz birbirimizi
Ama yine de gel sevgilim
Gel de başlasın, yalnızlığımızın ebediliği

KAHIRLI KAHKAHA

Evime götür beni
Hiç yaşanmamış gibi
Sormadan ve cevap bulmadan
Tövbesi kabul olan bir kul gibi

Al götür beni
Bu ayartıcı dolandırıcılıktan
Nefesinle uçuşan benliğim iyileşsin
Bir ruh gibi, büyülü ayinlerle bedenini bulan

Kalbinin okyanusundaki dalgalarda gizle
Ve kimsecikler bilmesin
Tabi ki, ben de

Ah, bunu istemiyorum
Bu soytarılığı…
Söylendiği gibi de değil
İhtiyaç duyduğum gibi de

Belki öpücükler iyileştirmeyecek
Ama yine de öp beni
Parmaklarım dokunurken tenine
Titreyen kalbimin ürkek kuşları
Artık yurdunun şarkılarını söylemeli

Ah, umudumu da yitirdim, kendimi de
Evime götür beni
Bu hiçbir şey vermeyen
Ayartıcı oyun
Can çekişen ruhumu öldürmeden

Gücüm yok kaçıp gitmeye
Dalanıp karıştım ve kayboldum kendimde
Hadi gözlerime bak ve ismimi söyle

Beni evime götür
Cohen’in ezgilerine
Kafka’nın günlüklerine
İçimdeki o, unuttuğum tılsımlı neşeye

Tüm kaçışların ve varışların öncesine
Aklın düşlerine kandığım o günlerin öncesine
Tüm tuzakların ve belkilerin
Bu kahırlı kahkahanın öncesine

ÖZLEMİN KOKUSU

Kentin rüzgarları taşıyor mu
kentine özlemimin kokusunu?
Ve bahçende dolanıyor mu
çiçeklerinle oynaşan arzusu?

Doğrulup bak pencereden dışarı
Kapını çalıyor mu
sensizliğin kokusunun
ürkek tutkusu?

İnip aç kapıyı, bakıp yeşilinle
İzin ver dolsun evinin içine
Yatağına alıp uzanın
dalarak sessiz düşlere

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 5 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları