Ahir-i Fırtına / Adem Efiloğlu
Namlumun içinde bekleyen kurşun
Basınca tetiğe kan’dır gözlerin
Gölgesi altında yaşarken arş’ın
Nefesin bittiği son’dur gözlerin
Helalim olmadan baktığım günah
Usulca ateşi yaktığım günah
Gönüllü içine aktığım günah
İnatla kusurum sin’dir gözlerin
Delişmen bakıp da ruhuma sızar
Siyah mürekkeple adımı yazar
Visale ermeden öldüğüm mezar
Meçhul karanlığa kün’dür gözlerin
Aldığım nefesim geçilmez huyum
Rengine bakarken bir damla suyum
Sığınıp sindiğim erilmez koy’um
Kadransız pusulam yön’dür gözlerin
Var mıdır arasam cihanda dengi
Nifaksız sözlerin eşsiz ahengi
Sabrın tevekkülün bitmeyen cengi
Garibin umduğu nan’dır gözlerin
Mavi denizlerin yosunlu taşı
Kirpiklerin tuzla karılmış aşı
Dalgaların kumsal ile oynaşı
Sahilin dilinde nen’dir gözlerin
Yokluğun da fani dünya dönmüyor
Yüreğim de nurun ışır sönmüyor
Tutsağınım sana aşkım dinmiyor
Sema’ya astığım ton’dur gözlerin
Usulca söndüğüm dindiğim kıyı
İçinde yittiğim bir dipsiz kuyu
Apışıp kalırım bu nasıl büyü
Hayat iklimime can’dır gözlerin
Zihnimin içine mühürlenmiş iz
Hududu çizilmez yemyeşil deniz
Akıl odalarım da sakladığım giz
Ölüme diktiğim kın’dır gözlerin
İçine bakınca anarmış gibi
Elemlere dalmış kanarmış gibi
Eskiyen günleri anarmış gibi
Tarihin içinde an’dır gözlerin
İçinde yittiğim en büyük çöldür
Azıcık ağlasam gözlerin göldür
Çiçek bahçesinde nadide güldür
Yarına baktığım gün’dür gözlerin
Dünyayı sevmeme emsalsiz neden
Var mıydı böylesi onu bilmeden
Çatınca kaşını perişan eden
Kaçıp saklandığım tün’dür gözlerin
Âdem der ki daim ziyaretgâhım
Yokluğu aklımda figanım ah’ım
Pervane olup da aşkla segâhım
Sırrına erinmez tin’dir gözlerin
Tün : Gece
Sin : Suç
Visal : Dünyevi babda sevgiliye kavuşma
Kün : Gün /Güneş
Nen : Ninni