DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Canileşen Ruhlar ve Sentez / Nuran Taydaş Çal

Duygular sancılar içinde can çekişiyor. İyiye, güzele ve doğruya ait ne varsa hepsi alabora olmuş.

Cümle âlem, insanlığın cenaze namazını kılmak için saf tutma hazırlıkları içinde…

Gözlerimin önüne minik bedenler geliyor. Çocukluğunun en güzel çağlarında, hunharca katledilmiş bedenler…

Bugün Ceylin, geçmişte Hande, Çağla ve daha nice körpe yavrular, toprağın koynundalar. Toprak, hayâ eder olmuş, üstünde bunca cani insanın yaşamasına. Üzerine basılan her ayak darbesiyle titriyor. Sakladığı gözyaşlarını salıyor yeryüzüne… Kendi mayasından yapılmış bir insanın, nasıl canavarlaştığını gördükçe, kabul edemiyor.

Nasıl kabul edebiliriz ki, bu canavarlara insan demek ne mümkün. İnsan; yaratılmışların en şereflisi, Eşrefi Mahlûkat…

Öncesinde tüm meleklerin secde ettiği varlık; bugün tüm canlıların utanç duyduğu belhum adal (hayvandan daha aşağı) duruma geliyor.

Nasıl bu hale geldik sorusunu soruyoruz. Ecdadımız küçük bir karıncanın hakkını riayet ederken bizler nasıl canileştik?

Bugün insanoğlu, unutturulan, kaybettirilen değerlerin, dipsiz kuyusunda can çekişiyor. Varlığını kabul ettirmek adına, asıyor, kesiyor, vuruyor kırıyor. Toplum içinde birey olma özelliğine sahip olamamış tüm insanların ortak sorunudur varlığını kabul ettirme duygusu.

Kişi kendisini birçok yönden yetersiz gördüğü için ruhunu farklı yönlerde tatmin etme yoluna gidiyor. Bu bazen güç gösterisi olurken, bazen pedofili gibi rahatsızlıklarla ortaya çıkıyor.

Bugün bizlere düşen en büyük sorumluluk, çocuklarımızı bilinçlendirmektir. Kendisine nasıl, ne yönde zarar verebileceklerini onların anlayacağı bir dille anlatıp, böyle bir hareketle karşılaşıldığında çekinmeden söylemelerini tembih etmektir.

Bu tarz olayların artmasıyla yapılan araştırmalarda faillerin; akraba, komşu, aile dostu gibi aileye yakın kişilerin olduğu ortaya çıkmıştır. Aslında tehlikenin çok da uzakta olmadığını görüyoruz.

Maalesef bataklık kurutulmadan, sineklerden kurtulmak mümkün değildir. Bu yüzden öncelikli konu bataklığın kurutulmasıdır.

Ebeveynlerin en büyük eksikliği, çocuklarının sözlerine ve davranışlarına dikkate almamasıdır. Bir çocuk, kendisini zarar verdiğini hisseden bir kişiden oldukça uzaklaşma çabasına girer. Bunu aileye farklı biçimde anlatmaya çalışır. Aileler böyle zamanda ilk verdikleri tepki; “Saçmalama” “Olur mu öyle şey” “Yanlış anlamışsın” “Aaa huysuzluk etme, işim var sen burada kal yabancı mı sanki” tarzı söylemlerdir.

Çocuklarımız çoğu zaman korktukları ya da korkutuldukları için gerçekleri birebir anlatamazlar. Davranışlarıyla, istemediğini belirten sözlerle size ifade etmeye çalışırlar.

Bir anne ve baba her zaman için iyi bir gözlemci olmalıdır. Çocuklarıyla iletişimlerini güçlendirerek bu tarz feci olayların önlenmesinde rol oynarlar.

Bunun yanı sıra ahlaki ve manevi eğitimlerin de ağırlık verilmesi kanısındayım.

Çocuklarımızı sevelim, onların ruh dünyasındaki en büyük boşluk sevgi ve ilgi yetersizliği… Siz bu duyguları yeterince beslemezseniz, ileride yaşanacak kötü olaylara da hazırlık olmalısınız.

Sevgi ve muhabbetlerimle…

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 3 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları