Yürek Yangınları / Nuran Taydaş Çal
Kalem, kâğıda yapışıp kalıyor. İç döküşlerin yoğunluğu yansıyor yorgun dizelere…
Kırık dökük bir yüreğin, sessiz duygularını dile getiriyor.
Çorak bir vadide, çatlamış bir topraktan, başını göğe yükselten bir çiçek misali umutlu…
Köküne zuhur eden hastalıklardan kurtulmak istercesine çırpınıyor. Bir tek filizden, yeniden yeşermenin umudunu taşıyor.
Zaten insanoğlu, kırık dökük hikâyelerden sonra düştüğü yerden yeniden filizlenmiyor mu?
Küllerinden doğmak mı bu bilinmez ama yürek, yangın yerine dönerse, küllerinden yeniden doğmaz mı insan?
Hiçlik âleminde yeniden var olmak. Hiç olduğunu bilerek var olmak. Kini, nefreti, hasedi; köklerine zarar veren nice duyguları yok ederek var olmak…
Ah Yürek Yangınları!
Nice dervişleri barındırmadın mı koynunda.
Nice sultanlar, kadılar; bir hiç olarak yeniden doğmadılar mı dünyaya…
Kapılar, o ulvi kapılar. Dosta giden yollarda, birer birer açılan kapılar…
Yürürken dikenli yollarda, canın yanıyor mu? Bir dinle, hesaba çek kendini. Acıyan dikenin yarası mı, sevdanın hasreti mi? Dikenin acısını hissediyorsan, yeniden gözden geçir sevdanın derecesini.
Bir yürek yangının mı var korkma!
En güzel hikâyeler, bu yürek yangınıyla başlar.