DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Adalet Duygusunu Kaybeden, Er ya da Geç Kendi Dengesini de Kaybeder / Güler Demirhan

Adaletli bakış açısını korumak kişilerin, sonrasında toplumun en büyük erdemidir.

Objektif bakış veya nesnellik, nesnel bakış, adına ne dersek diyelim.

Bu konuda bize en güzel örnek, Hz Muhammed s.a.v ‘in şu sözü olmalı: “Hatalı davranan kızım dahi olsa gereği yapılmalı.”

Peki günümüzde biz ve bizim gibi toplumlar ne yapıyor!?

Bakalım!

Mesela aileden bir birey hırsızlık yapıyor veya kapkaç, taciz, uyuşturucu satışı vb yasa dışı veya ahlak dışı, etik olmayan her ne ise.

Aile ve akrabaları belki taraftarları, fanları, hayranları:

“Hayır yapmadı, kesinlikle yapmaz, iftira!” derken.

Diğer taraftan da başkaca bir gayrete geçiyorlar.

Körü körüne savundukları yakınlarını aklamak için; rüşvet, araya hatırlı dostları sokma, gerekirse tehdit, şantaj gibi illagal yollara sapılmıyor mu!?

Bu durumda da yargıyı yanıltma, suçluysa dahi, tersini yalan yanlış yollardan ıspatlamak gibi insanlık dışı yollardan yürünüyor.

Belli bir süreçten sonra, her türlü çabaya rağmen kişinin, fiili yaptığı kesinleştiğinde ise birkaç aklı başında kişiler hariç:

“Yaptıysa yaptı helal olsun. Kimler neler yapmıyor ki!” deniyor.

Malesef bizim gibi toplumlarda durum bu şekilde vuku buluyor. İstisnalar hariç, kör tarafgirlik tercih ediliyor.

Adalet duygusunu kaybeden, er ya da geç kendi dengesini de kaybeder.

Halbuki Hz Ömer adaleti, kıssaları dolaşır durur dillerde. Ama anlaşılan sadece dillerde dolaşıyor, davranışa dökülemiyor.

Bu sadece aile, akraba arası değil; grup, dernek ve benzeri mensubiyet ifade eden mecralarda da görülüyor.

Yirmili yaşlarımın başlarında, bazı kişilere ve kurumlara güvenim sonsuzdu ve ortaya bir iddia atılmışsa hemen defans pozisyonuna geçer: “Hayır, asla o öyle bir şey yapmaz, bu kurumdan bu tür olaylar çıkmaz!” gibi savunma cümlelerine sarılırdım.

Bunu yaparken de masum ve inanmış bir şekilde, art niyetsiz yapardım. Aklımca, masum biri iftiraya uğramış, onun yanında olduğumu göstermeli veya o kişiye bunu hissettirmeliydim!

Bu şekilde savunmada iken bile, ilk paragrafta saydığım adalet anlayışını benimsediğimi iddia ederdim. Yani suçlu veya yanlış yapan her kimse karşısında olup, mağdurun yanında olmak.

Amacım; İyiliğe, doğruluğa (!) zerre de olsa destek olmaktı.

Doğru olduğundan nasıl eminsem artık!..

Ama sonra sonra yaşadığımız hayat bize gösterdi ki, herkes her şeyi yapabilir. Her şey insan içindir. İsnat edilen suç her ne ise an itibari ile yanında değildim. Dolayısıyla yapmış da olabilir, yapmamış da olabilir deme olgunluğuna eriştim .

“Hayır o yapmaz!” “İftira bu!” Müslümanlarla uğraşıyorlar, yedirmeyiz!” gibi hamasi ve sloganik söylemlerin, adalete büyük bir darbe olduğunu da zamanla gördüm.

Hatta şunu fark ettim; bazı kişi ve gruplar tam da buradan güç alıyorlar. Bu hüsn-i zanna sığınarak, kendilerine temiz duygularla inanmış kitlelerin arkasında olduğuna güvenerek, daha bir cesaretle yapıyorlar, yapacakları çirkin fiilleri.

Bana bir şey olmaz, kamuoyu arkamda, avukat dostlar aklar beni mantığı ile…

Sıradan bir vatandaş aynı suçun zerresini işlese, başına geleceklerden korkar, yapacaksa da elini çeker.(az da olsa aklı varsa tabi)

Zaman zaman şahit olmuyor muyuz. Falan gruptan bazı isimler dolandıcılık yapmış, kendilerine inanan iyi niyetli kişileri ağlarına düşürmüş, yıllardır birikimi olan insanların emeklerine çökmüş. Bu kişiler hak aradığında da tehditle karşılaşmış gibi…

Veya falanca kişiler taciz, tecavüz işlerine yeltenmiş gibi gibi…

Mağdurlardan biri gözünü karartıp olayı dışarı yansıttığında ise, iftiracı pozisyonuna düşmüyor mu!? Hem de büyük bir grup önünde…

Halbuki asıl mağdur o, canı yanan o!…

Gözü kapalı tarafgirlik yaparken kaç masumun ahını alıyoruz acaba!?

Diğer yönden suçu ispatlanmamış kişiler hakkında, ağzına geleni sayıp kamuoyu oluşturma çabası da hoş değil.

Bilinçsizce yapılan her iki tutum, işin içinde olmayan kişilerin heyecana kapılıp, fevri yorumları ve söylemleridir.

Sel misali bir taraf linç girişiminde bulunurken, bir tarafta hayır iftira çığlıkları atıyor.

Susup, olayın her yönü ile araştırılmasını beklemek en güzeli.

İtidalli bakış budur aslında.

Her hangi birisi için, bir iddia ortaya atıldığında buna “Yaptı, ahlaksız!” şeklinde kesin hükümde bulunmak da “Yapmadı! Asla yapmaz!” demek de yanlış.

Ya ne yapalım!?

Susup neticeyi beklemek, isnat edilen fiil olmamışsa günahını almamak, olmuşsa da o kişi sebebiyle zarar gören kişinin haklarına, vebaline girmekten korunmalıyız/korkmalıyız.

İki ucu keskin bıçak ise bıçağa hiç dokunmamak en güzeli.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 23 eseri bulunmaktadır.