DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Aşk Bir Nimettir / Tayyib Atmaca

Aşk bir nimettir.

Kendinizden kaçarken ya da kendinizi ararken gözünüze bir göz değer, gördüğünüzü doğrulamak için gözlerinizi kırpıştırırsınız ki aynı göz gözlerinize bir daha değecek mi diye. Ah o ikinci bakış yok mu; gönül denizinize düşen zokayı tüm tüs yuttuğunuz andır o an. Siz onu denizinize çekmek istersiniz o sizi kendine…

Aşk bir nimettir.

O gönül bahçenize bir şekilde dikilen bir gülfidanıdır. Tomurcuğa durana kadar onun farkında bile değilsinizdir. Ah o ilk tomurcuk var ya; kanınızın kıpırdamasına içinizdeki kuşun sabah uykusundan uyanışı, silkelenişi, sesini gök kubbeye salışı, içinize ılık ılık bir şeylerin akmaya başladığı andır o an. Artık kanınızı zaptedemezsiniz. Her sabah tomurcuğa düşen çiğ damlası gözyaşlarınızdır. Acılar diken gibi batar yüreğinize, kanamak zorundasınız. Her diken batmasında damla damla kanınızla tomurcuğu emzirirsiniz. Canınızın yanında kanın ne önemi var onu bir an önce gonca güle döndürmek için bedeniniz, gözyaşlarınız bir serenadın başlangıcıdır. Sesinizin sıcaklığı gülün iliklerine kadar işlemeye başlar ve gül bir gonca olmaya. Siz tam gülü dudaklarınıza değdireceğiniz sırada ötelerden ses duymaya başlarsınız. ‘Dokunma o güle.’ Zaten o güne kadar hiç dokunmadınız ki. Sadece besleyip büyüttünüz o gün gelince koklayacağım diye. Ah o gün var ya o gün; ondan sonraki günlerin habercisidir, artık yüzünüz gülkurusu rengine bürünecek ve içimizdeki ateşle kendinizi yakmaya başlayacaksınız.

Aşk bir nimettir.

İnsanı yolundan aleder, halini bir güzel hal eder, gönül sofrasını çul eder, ağusunu bal eder, boyun ince dal eder, bağrın sina çöl eder, tomurcuğu gül eder, akıllıyı del’eder, omuzlarda sal eder, bir ahûya kul eder.

(Yavuz Sultan Selim Mısır seferine çıkacaktır. Cariyelerinden birisi Hünkâr’a sevdalıdır ama bunu bir türlü dillendiremez. Bir gün Hünkârın görebileceği bir yeri posta kutusu yapar:

Cariye: Seni seven neylesin

Yavuz: Çekinmesin söylesin

Cariye: Korkar ise neylesin

Yavuz: Hiç korkmasın söylesin

Son cevabi yazıyı okuyan cariye en güzel elbiselerini giyerek elinde bir sini ile hünkârın huzuruna gelir. Yavuz’un gözlerinden yüreğine bakar. Yavuz o dizeleri yazanın bu cariye olduğunu anlamakta gecikmez ve aynı duygularla cariyeye bakar ki o ne bakış; cariye bir anda olduğu yere yıkılır ve ölür. Cariyeye türbe yaptırılmasını emreder ve üç gün sonra Mısır seferine çıkılır)

A hünkârım sırtındaki şirpençeyi tabiplere göstermekle hata ettin o yaraya cariyen dokunacaktı ki merhemin onun ellerindeydi. Seni öldüren o yara değil o cariyenin içerine düşürdüğü ateştir. Ha bu şiiri de onun için yazmadığını kim söyleyebilir.

Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek

Aşk bir nimettir.

Bazen hatlar kilitlenir, göğünüzden turnalar geçmez, sesinizle yârinizin kulaklarından öpemez, mendil sallayarak selamı ulaştıramazsınız. Yâr orada siz burada birbirinize ulaşmanın bütün yöntemlerini denersiniz ama ulaşamazsınız. Ah işte o ulaşamama var ya; o an avuçlarınızdaki dua kuşlarınızı uçurmak ve kuşların arkasından gözlerinizi kapayarak yârin yanına gitmeniz yok mu; bütün iletişim araçlarından daha hızlı bir şekilde yâr kapısındasınız. Yâr iki şak olan yüreğiyle sizi karşısında görünce o an sizin de yüreğiniz iki şak olur ve bir şakırtı başlar göğünüzde. Ah o yağmurlar yok mu ah o yağmurlar; gönül topraklarının çatlayan dudaklarından öpen.

Aşk bir nimettir.

Bazen çok uzaklardan esen bir rüzgâr sizin de zayıf bir dalınıza selam verir, diğer dallarınız sallanır. Belki birkaç saat belki de günlerce kırılan dalınızın acısı bedeninizi sarsar acıdan kıvrım kıvrım kıvranırsınız. Selam verenlere sırıtır, bir şey soranlara gayesiz bakışlarla cevap verirsiniz. Bir şeye tam dokunacağınız sırada onun elinin orada olduğunu, bir şeye baktığınızda sizden önce onun gözlerinin izlerini orada görürsünüz. Bir türküden bir söz içinize köz gibi düşer, kan basıncınız yükselir, gayri ihtiyari elinizi kalbinize götürürsünüz. Kalbinizdeki kuş kuşkulanır. Kemik kafesini parçalayıp diğer kafesteki kuşun da sahibiyle arası açık olduğunu hisseder. Ah o hissetme var ya ah o hissetme; işte tam o anda gökyüzünde ne kadar başıboş bulut varsa gelir gözlerinizde toplanır. Ah o toplanma anı var ya ha işte o toplantıdan haberdar olan diğer kuş sahibi bir şimşek gibi bulutlarınızı aşılar. Parmaklarınız titreyerek tuşlara dokunduğunda ah o dokunma var ya ah o dokunma; onun cebinden başlayıp bütün yüreğini titretmeye başlar ve ses kulaktan kalbe doğru akmaya başladığında yüzünüzde bahar yağmurlarıyla, hayatı yeniden selamlarsınız.

Aşk bir nimettir, şükretmesini bilene.

 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 4 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları