Önce Mesafe! / Güler Demirhan
Bazen can sıkan, işimizi zorlaştıran kişi ve durumlarla karşılaşabiliyoruz.
Hayatımız normal seyrinde akarken, ağız tadımızı bozan insanlardır bunlar.
Ur gibi, ayrık otu gibi genelde ekmediğin yerlerde biterler.
Alışverişte, okulda, yeni girdiğimiz kurs, aktivite ve benzeri alanlarda, işte, hiç ummadığımız arkadaş ortamında…
Avcı kafasıyla bakarlar kişilere; kimden ne koparırım, ne kadar nemalanırım diye içten içe hesaplar yaparlar ya da kendi iç huzursuzlukları sebebiyle, huzurlu olan kişilerin huzurunu, yüzündeki gülümsemeyi çalmak isterler.
Abartılı ilgi, içten gibi görünen güler yüzü, çenesini iyi kullanması tav eder insanı.
Ve çok geçmez, amacına ulaştığı anda, hemen gösterir gerçek yüzünü ama geçmiş olsun.
Ağız tadını bozmuştur bir kere ya da başka başka zararlara uğramışsındır.
En önemlisi de o güzelim sınırlı ömrünün en güzel günlerini mahfetmiş, kederle, sinirle; bedensel ve ruhsal bunalimlarla geçirmene sebep olmuştur.
Belki de süreç uzamış bir takım ruhsal ve bedensel kalıcı rahatsızlıklara sebep olmuştur.
Önce şoka girersin, bocalarsın. Sonra durumu kavrar kurtulmaya çalışırsın.
Teşhisden sonra tedavi süreci başlar.
Kurtulmak ise iraden nispetindedir.
İradeli ve kararlı olmak gerekir.
Kendini yani sağlığını ve sınırlı ömrünü, moralini, neşeni korumak ve yaşamını güzelleştirmek için buna mecbursun.
Aklını ve iradeni kullanmışsan ne mutlu sana!
Kurtulmak daha kolay.
Amaaa bir de zayıf davranmış, iradeni kullanamamışsan yandın ki yandın!
Zarar gördüğün süreç uzar gider…
Tüm bunlardan korunmak için, elimizden geldiğince baştan tedbirli olmamız gerekir.
Yapabildiğimiz kadarıyla.
Karşımıza çıkan yeni tanıştığımız kişilere karşı kesinlikle, tedbirli davranmak gerekir.
Hemen samimiyet kurmamak, her şeyimizi anlatmamak, onun iç dünyasını kavrayana kadar özel hayatımızdan ve varlığımızdan ona bahsetmemek gibi.
Kötü niyetli ve zehirli kişilikler genelde iyi rol yaparlar ama belli bir süre…
Zaten zamanla kendini belli ederler.
İşte bu süreçte sabırlı olmamız, sonrasında büyük bedeller ödememek için elzemdir.
Hani Hz Ömer’den nakledildiği rivayet edilen bir sözde buyurulduğu gibi:
“Bir kişiyi ancak üç şekilde tanırsın:
✓Yolculukta
✓Alışverişte
✓Komşulukta
Konumuzla ilgili menkıbe şu sekilde nakledilir.
🌿🌿
Bir kimse Hazret-i Ömer’in yanında başka birisinden sitâyişle bahsediyordu. Medhediyordu onu.
Hazret-i Ömer ona üç soru sordu:
1- “‒Onunla bir yolculuk yaptın mı?” dedi. Tabi o zaman zor yolculuk, çöl yolculukları.
Adam “hayır” dedi.
2 “‒Ticaret gibi bir alışverişte bulundun mu?” dedi. Yani ictimâî bir muâmelede bulundun mu?
Adam yine “hayır” dedi.
3- “‒Peki ona sabah-akşam komşuluk ettin mi?” dedi.
Adam “hayır” dedi.
Bu üç soruya da “hayır” deyince, Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-:
“‒Kendisinden başka ilâh olmayan Allâh’a yemin ederim ki, sen onu tanımıyorsun!”
🌿🌿
Bu menkîbeden sonra fazla söze gerek kalmıyor.
Bir kişiyle yeteri kadar vakit geçirmeden, yeteri kadar gözlemleyip tecrübe etmeden aman diyelim; güvenip herşeyimizi ona sergilemeyelim!
Mesafemizi koruyalım!
Kendimizi, ailemizi, varlığımızı ve huzurumuzu kaybederiz ki tatlı hayatımız acıya döner.
Kaybettiğimiz huzurumuzu yerinden bulmamız ise bir hayli zaman alabilir.
Yüreği pak, güzel insanlarla karşılaşmanız dileğimle.