Güz Nevrotik Vakadır Gamzelerine / Müştehir Karakaya
bana rengini göster
sana bin dereden sesleneyim
ve okşa bir kedi tüyünü okşadığın gibi
yücelt ve kanırt
dimağıma bırakılmış acıyı
gel ve şımart
şişemde yarım kalan zehiri kır
uysal bir kedi ol
uyut içimde uyumayan sancıyı
benim öyle histerik kahkahamı koyver gitsin
çapulcular götürdüyse götürmüştür
ruhum bir annenin şehla gözüdür
gamzelerine dört yapraklı bin yonca
saçlarına bir vatanın kır çiçeklerini sür
ayıkken adımın baş harfleri okunur
sarhoş bir teli bin yıldıza bedel
aynı düzlükte koşturur
ah benim ahlar düşen
ellerimin çıbanı
şimdi nevrotik gülüşlerimi saklasan
on yıl aynı acının peşinde koşmayı bırakırım
bir rüzgar dadanmış sarı gazellere
şimdi tarumar
şimdi ayın şavkı yok gümüş pencerelerde
üçtüm dörde çıktı merdiven
ikisi kırık, biri bir çelikle bağladı mevsimi
ona dönsem yanarım
korkum ahımdan büyük
belki sen bu cürmümü bağışlayasın
lambamı yaksan elinin yanmasından korkarım
ah kedim benim
gözlerimdeki yaş bir bağı yeşertebilir
ya da bir sel bırakır ağrıyan yüreklerimize
cırmalarsan elimi kan akmayabilir
her gün bir yerimi kanatıp durmaktan
bir bahar daha gelir mi senle
oturduğumuz bu yıkıntı viranelerde
eylül 2009
ah benim ahlar düşen
ellerimin çıbanı
şimdi nevrotik gülüşlerimi saklasan
on yıl aynı acının peşinde koşmayı bırakırım
bir rüzgar dadanmış sarı gazellere
şimdi tarumar
şimdi ayın şavkı yok gümüş pencerelerde
usta … müştehir karakaya’yı ne vakit okusam her defasına ayrı bir tat alırım…