Ellinci Basamak / Müştehir Karakaya
ey elli yaşımın hergelesi
bir sahte mutluluk neyine gerek
hani uçuktun kaçıktın ufacıktın
dört uzun geceden nergis kopararaktan
şehirleri dürttün tozuttun
üzerine buz örttün aldığın yaraların
temmuzlarda dondun / aralıklarda ayıldın
bir gülücükken sevdan küçücük
öldürdün yemyeşil vahalarda
sevimsiz gölgelerin içindeki ateşi
tuttun bir öpücükle
derin kuyulara attın
gel bu yaşın sırlarını
ince bir urgana un diye serpelim
geçmişten gelen onaltıyı çıkaralım
onbeşi de dişleri beyaz kuşlara olsun
kalan ondokuzundan onunu kurt kaptı
üçünü de bir yaraya sarıp sarmaladılar
ikisi darı ambarına dadanan
sersem bir tavuğun düşleri gibi
dünya ve ahret arası bir şey
ikisi yek ile yeksan
yeni bir dünya sanılan
geri kalan ikisi
bakarken elleri namlu adamların kurduğu pusu
bir apolet savaşına karşı dik ve mağrur
yıkılmış kaşlarla ama maviyi de siyaha örterek
birbuçuk demirle gevşek ellerine vurdun
yarım asırlık hürriyetimi yırttım
ne ruhum bir vatan
ne beyaz haberlerimin habercileri
mağara gölgelerinde mesken artık
şıktım şımarıktım apak sayfalar
sıcak bir somun görseydim baygınlık
tuttum bütün gölgelerimi duvara astım
tepeden tırnağa kahırla gamla
doruktan aşağı yuvarlayarak
yılların kamburunu ata ata
kapkara bir çerçeve yarattım
işte öyle oldu dün ile bugün
yarın altın saçlı güneşe sarılsam da
üşürüm
bir gizem saklıdır içinde bunun
yapraklarında ayrılık rüzgarı bir ağaç
köpükleri donmuş maziden bir nehir
buz dağlarında nice ninniler besteleyen okyanus
sabahtır akşamdır
hangi vakittir bilinmez
bilinmez böyle oldu
dün sağanak yağmurdu
bugün bulut
Güzel bir şiir. Kaleminize sağlık.
Değerli yazarımız Muştehir Karakaya her zamanki gibi yazi ve şiirleri ile biz okurlari büyülemeye devam ediyor..kendisine teşekkür ederiz..