DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Med Cezir ve Mr. Nobody / Abdurrahman Şirinli

Türk-Rep Müziği kralı Ceza’ya sağlığında İthafen… 

Mr. Nobody’nin komutasındaki orduda ikinci yılımı geçiriyordum. Şimdiye kadar kilometrelerce yol almış, on bir savaşta iştirak etmiştik. Ordumuz karlı ormanlardan, çöllerden, denizlerden ve dağlardan geçerek her öten gün ilerliyordu. Her şey onun içindi. Derken, bir gün Komutan Mr. Nobody müjdeli haberi verdi. Hedefimize neredeyse ulaşmıştık. Mutlu Hayat Vadisi tam karşımızda duruyordu. Demek ki bunca emek, heba olan bunca insan canı boşa harcanmamıştı. Yaptığımız onlarca savaş, öldürdüğümüz onlarca insan… Sonunda… Ordu yavaş yavaş vadiye doğru gidiyorken, bir ses duydum ve bir anlık durdum. Hayır, ben bunu hak etmiyordum, bu bir düş olamazdı. Ve duyduğum ses düşümden ayırdı beni:

“Emeklerim dostluktan yana
ama olmuyor
Anneme sordum, niçin böyle
ama baktım o da ağlıyor.

Kanadımı kırdılar uçamadım anne
Savaşa soktular, koşturdum.
Kalbini açamayan herkesin aklına Eğriyi, doğruyu ben soktum.
Sonbaharda dökülen yapraktım
İlkbaharda geri geldim ben
Aileme, dostuma selamlar olsun
Gökkuşağındaki bir rengim ben…”

…sesleri ile uyandım uykudan o sabah. Tutkun gökyüzü ve otağıma süzülen azacık ışık yeniden uyumaya tahrik ediyordu beni. Sonsuz bir karanlıkta yüzerek yok olmak istiyordum, ama gittikçe şiddetlenen sesler buna engel oluyordu.
“Kimisinin mutluluğu bir resim
Kimisininki dört mevsim
Kelebeğin ömrüne bedel bir
geleceğin
Getirecek hediyesi nedir ki,
bilemedim”
Düşünmek mi? Aman dostum, rahat bir uyku çekmek varken, neden düşüneyim ki? Yok, artık uykum iyice bozulmuştu, ses giderek artıyor ve yankısı kulaklarımda çınlıyordu. Kalktım yattığım yerden. Etrafıma bakındım. Ah, evet, yine birisi o lanet kutuyu açık bırakmıştı. Her gün kulaklarımıza bir şeyler fısıldayan o kutudan bahsediyorum. Buna ihtiyacım yoktu. “Uyandığına göre artık düşünmek zamanı…” diye diye bir ses duydum. Nereden geldiğini sorgulamadım hiç. Dinledim o sesi. Düşündüm o sabah. Birşeyler yapmak uğruna yaptığımız şeyleri düşündüm. Bir ispatlama çabası içerisinde geçiştirdiğimiz hayatı düşündüm o sabah. Neden yaşıyorduk ki? Ukala bir soru. Herkes için farklı cevap barındıran, felsefenin yapı taşı olan bir soru. Hayır, ben bu sorunun cevabını biliyorum ve size söyleyemem. Bu benim hayatımın sırrı. Peki ya onlar? Her gün okula ya da işe koşan, bunun karşılığında güzel ve mutlu bir hayat bekleyen ama ona hiçbir zaman sahip olamayacak olanlardan bahsediyorum. Neden yaşıyorlar ve ne için yaşıyorlar? Peki ya hırsı ile para babası olanlar? Onlar rakamları severler. Rakamlar için yaşıyorlar. Ya da “Birazcık aşım, ağrımaz başım” diyenler? Evet, düşündüm o sabah, bir oyun olarak bakıyoruz hayata, ama risklerden kaçıyoruz hep. Düşündüm. Dünyayı hep çocuklar yönetse… Herkesin hatırladığı ilk hayat dönemi olan çocukluk. Hepimiz çocuk olduk bir zamanlar. Ufukları aşan hayallerimiz oldu hepimizin. Sevgi dolu idik hep. Neden mücadele veriyoruz ki hayatta, herkes bir zaman çocuk olduysa?
Yine o kutu, yine dinliyorum o sesi uyumaya çalışarak, fısıldıyor ve bağırıyor sonra:

“Kanadımı kırdılar, uçamadım anne
Savaşa soktular, koşturdum.
Kalbini açamayan herkesin aklına
Eğriyi, doğruyu ben soktum…

Tüm çocukluğu ile…

SHİRİNLİ A.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 3 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları