DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Bir Dünya Şiir Günü’nün Ardından / Gülüm Çamlısoy

Kayıtların yenik düştüğü çok aşikâr aslında kan kusan her cümleyi arındırıyorum kırmızdan ve kırmızı halkalardan.
Öykündüğüm mevsime değil sitemim lakin özendiğim kadar da özümsediğim şahikaları dillenen hezeyanların mermer dokusunda serili bir lahit kadar davetkâr ve isyankâr.
Göğün temposu muğlâk bir gürültüyü çağrıştırıyor ve bacaklarını aralıyor iblis.
Şaha kalkan tabiatın inkârı mı yoksa her edimde rutin bir mecraya tutunan balkabakları arabaya dönecek madem gecenin kisvesinde her ayakkabısı ayağından çıkan prenses olma özrüne mi sadık?
Tümlenen duyguların da şifresi yüzün mimiklerinde sırıtan imgeler ve kuş kadar ürkek kalbin manivelası.
Dillenen hüznün tomurcukları açmaya aday ve her sıra dışı doğa olayı yine Yaratanın mucizesi.
Sevi dilinde tüneyen şarkılardan geçiş yapıyor sarı benizli şiirler ve tutanak tutuluyor güne dair belki bir şiir olmanın özlemi belki de şiar edindiğim kalemi hala elime yakıştıramayanlar.
Sancılı ölümler sancılı doğumlara yol açıyor.
Kaybolan düş simsarları ve gece bekçileri.
Çetrefilli yolculuğun mubah olduğu bir yarımada yine askıntı olan fırtınanın devirdiği iri kıyım ağaçlar.
Şehla yüreklerin şahikası; sanrılı günün de gecesi ve kâbusu.
Deşifre olan bir sırrın müdavimi iken Tanrı aslını kopyalıyor hüzün ve tırnaklarını geçiriyor tenine doğurgan bir duyguyu tahliye etmek adına durmaksızın deşip de maziyi bir ara yol bulmak adına.
Kaportası varsa yoksa aşkın da rimeline akan gözyaşının tanıklık ettiği ve ölü âşıklar durağında şık adamlar ve kadınlar yine gecenin provasını yapan sahnenin arkasında aşkı boykot eden sıra dışı kalabalık.
Tentesinde yorgun düşler saklı tezgâhın ve her biri adam boyu yalnızlıkta bir ara öğün olmaya aday.
Ne mevsime dair ne de düne.
Yarının mealini bilinmez saklı tutarken gözlerinde hep şehla bir koyultu var muğlâk âşıklar birbirinin elini tutarken.
Kalpazan bir rota belki de miğferi kayıp şehrin sırlara müdahil ettiği yorgun surları.
Gizemi tetikleyen lal bir alfabe aslında doğasında saklı ölümün ve aşkın yine de umudunu kesmiyor insanlar.
Zanların titrek zafer dansı ve namus bekçileri propaganda yaparken zevk tüccarları asılsız söylencelere kanıp birbirini yerin dibine sokuyor.
Uyuyan gezegen ne zaman sıçrayarak uyanacak uykusundan, dercesine aşkın afakında gölge bitimi çayır çimen gezinen hüviyeti özgürlüğün ve başı yana düşmeden ömrünü tamamlamaya gücü yetecek mi gibilerinden kesat bir soruya cevap vermekten aciz azizi şehrin.
Şiirler döşenirken yollara şiir yüzlü kadın ve adamlar endamlarını konuşturuyor.
Şehrin tebaası yenik düşmüş bir kere şiire.
Özlemin yankısı ve bahşettiği.
Serildiği her imgeyi baş tacı yapıp şair yüreğin de efkârına ortak bir yapı taşı işte dizeler.
Yorgun şairler yorgun dizelerin tetikleyicisi her duyguya nasıl da minnettar ve itaatkâr.
Şiar edindiğini gizleyemezken ve beyitlerin gizemini sonlandırmaktan aciz ve şiir meftunları.
Serenat misali her sekantta yığılı binlerce sır ve imge bir de şiiri baş göz yapmaktan yorgun şair zoraki bir nida ile savruluyor ve savunuyor yazdıklarını.
Şehir kadar kırgın şiirler.
Şiirler kadar da kırgın şair.
Özlemin biteviye tetiklediği aşkın da yüzü suyu hürmetine bir şiir daha yazmanın özlemi ile dolup taşarken, taşkın bir aşkı söndürmek belki de İlahi Ateşin büyüdüğü o sırla saklı tuttuğumuz nice temenni bir şiir daha doğurmanın verdiği şevk ile.

 

 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 24 eseri bulunmaktadır.